HADİSLERİN TENKİDİ
1. Hadisler, Peygamber Efendimiz hayatta iken sahabe tarafından ezberlenmiş ve kısmen yazıya geçirilmeye başlanmıştır. Fakat hadislerin çok fazla olma sebebiyle hepsinin Peygamber zamanında toplanması imkansızdı. Bu sebepten ötürü hadisleri toplama, ezberleme ve yazma çalışmaları Peygamberimizin vefatından sonra da devam etmiştir.
2. Öte yandan Hz. Muhammed’in vefatıyla birlikte Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları ve çatışmalar çıktı ve bu nedenle Müslümanlar uydurma hadisler türettiler. İlim adamları ise hadisleri bozulmadan aktarmak, hadisleri değişmeden korumak ve hadis diye uydurulan sözleri ayıklamak amacıyla bir tenkit/eleştiri sistemi geliştirmişlerdir.
3. Tenkit sistemi Hz. Muhammed’i tenkit etmek amacıyla değil eksik ve hatalı nakledilen hadisleri tespit etmek amacıyladır.
4. Hadis tenkit sistemi sened tenkidi ve metin tenkidi olarak ikiye ayrılır.
5. Sened tenkidi, raviler ile ilgili değerlendirmelerden meydana gelir. Bir hadisin sahih olup olmadığını anlamak için öncelikle ravilerine, yani o hadisi aktaran kişilerin özelliklerine bakılır.
6. Bir ravinin aktardığı haberin kabul edilebilmesi için o ravinin bazı özelliklere sahip olması gerekir. Bu özellikler kişinin hem kimlik ve kişiliği ile ilgili hem de dikkat ve hafızası ile ilgili özelliklerdir. Bu özellikler adalet ve zabt olmak üzere iki ana başlık altında toplanmıştır.
(ÖRNEK: Medine’ye hacca gelen Abdullah bin Amr ile Hz. Aişe’nin yeğeni Urve arasındaki hikaye)
1. Sened Tenkidinde Ölçütler
1. 1- Ravinin Adaleti
1. Peygamber Efendimizin hadisleri bütün Müslümanlar için en kıymetli hazine değerindedir. Bu nedenle hadisleri aktaran insanların, sözüne güvenilir kişiler olması zorunludur. Hadis âlimleri bir ravinin güvenilir kabul edilebilmesi için kimlik ve kişilik bakımından beş özelliğe sahip olması gerektiğini belirtmişlerdir ki buna Ravinin adalet sıfatı denir. Bu şartlar Kur’ân ve hadisler ışığında belirlenmiştir. Şayet bu 5 şarta bir ravi sahip ise o ravi adil olarak değerlendirilir. Şayet ravi bu şartların bir veya birkaçını kaybetmiş olursa bu durumda adalet sıfatını kaybetmiş olur ve ondan hadis alınmaz. Bu sıfatı gösteren nitelikler;
Ø Müslüman Olmak
Müslüman olmayan bir kimsenin Hz. Muhammed ve dinimiz hakkında aktardığı bilgiler kabul edilemez.
Ø Akıllı olmak
Akıl sağlığı yerinde olmayan bir kimsenin nasıl şahitliği geçerli değilse aynı şekilde hadis rivayeti de geçerli olmaz. Bu nedenle hadis aktaran kimsenin akıl sağlığı yerinde olmalıdır.
Ø Büluğa ermiş Olmak
Küçük çocukların hadisleri geçersizdir. Hadis nakledecek kimsenin büluğa ermiş olması lazımdır.
Ø Fasık (günahkâr) Olmamak
Büyük günah işleyen kimseler daha çok iyi tarafları ile değilde kötü tarafları ile tanınırlar ve bundan dolayı güven vermezler. Bu kimselerin Hz. Muhammed’in hadislerini aktarırken dürüst davranabileceği konusunda bu nedenden ötürü kuşku uyanır ki bu nedenle hadisleri kabul edilmez.
Ø Mürüvvet sahibi (saygın) olmak
Yaşadıkları toplumun değer yargılarını bilen ve onlara göre yaşayan kimseler toplumda değer gören kimselerdir. Hadis rivayet eden kimse de bu şekilde olmalıdır. Mesela sokaklarda serseri gibi gezip rahatsızlığa sebebiyet veren kimsenin hadis rivayeti de o denli doğru kabul edilmez.
2. Adaleti zedeleyen kusurlar şiddetliden hafife doğru şöyle sıralanabilir:
Ø Yalancılık:
Bir ravinin hadis rivayetinde yalancılığı, bir başka deyişle hadis uydurduğu tespit edilirse, bir daha o raviden hadis alınmaz.
Ø Yalancılıkla itham:
Bir ravi günlük hayatında yalancılığı bilinen biriyse yine kusurlu kabul edilir. Gündelik hayatında yalan söyleyen birisinin Peygamberimizin hadisleri konusunda da gevşek ve ihmalkâr davranması mümkündür.
Ø Fasık olmak:
Büyük günah işleyen, iyi taraflarından ziyade kötülükleri ile bilinen kişiler fasık kabul edilir.
Ø Meçhul olmak:
Hadis nakleden kişi tanınmayan birisi ise ya da güvenilir olup olmadığına dair bilgi mevcut değilse meçhul olarak tarif edilir.
Ø Bid’atçi olmak:
Rasulullah zamanında dinde olmayan bir uygulamayı dine sokan kişilere ehl-i bid’at denir. Bid’atçiler, uydurdukları ve propagandasını yaptıkları görüşleri yaymak için hadis uydurmuşlardır.
1. 2- Ravinin Zabtı
1. Bir ravinin hadis rivayetinin geçerli olabilmesi için hafızasının gücü, hadis rivayetindeki dikkat ve titizliği ile ilgili de birtakım özelliklere sahip olması gerekir. Çünkü ravinin sadece kimlik ve kişilik bakımından güvenilir olması yeterli olmayabilir. Mesela bir ravi dürüsttür fakat hafızası yeterli olmayabilir ya da hadis rivayeti konusunda dikkatli veya titiz davranmayabilir. Böyle durumda ravi adaletli olsa bile kendisinden hadis alınmaz. Hadis rivayetinde ravinin dikkat ve titizliği açısından sahip olması gereken özellikler;
Ø Güçlü bir hafızaya sahip olmak
Bir ravi bir hadisi nakletmeden önce iyi bir şekilde ezberlemesi ve ezberini ise iyi bir şekilde koruması gereklidir. Şayet bir ravinin aktarmış olduğu hadis çeşitli zamanlarda farklılık arz ediyorsa ya da akranların aktardıkları ile çelişiyorsa hafızasının zayıf olduğu anlaşılır.
Ø Kitabını (defterini) Korumak
Bir ravi öğrendiği hadisi yazdığı defteri ya da kitabı iyi bir şekilde muhafaza etmelidir. Mesela yanmasına, çalınmasına, birinin defterine birtakım şeyler ilave etmesine ya da bir şeyler silmesine karşın önlemler almalıdır. Eğer söz konusu mevzularda gevşek davranırsa eleştirilir.
Ø Uyanık Olmak
Bir ravi dalgın ve dikkatsiz olmamalıdır. Mesela bir ravi kendi rivayet ettiği hadisi bir başkasının rivayetinden ayıramıyorsa, rivayetinde tereddüt ediyorsa, kendi rivayet ettiğinden şüphe duyuyorsa ve başkaları tarafından kolayca aldatılıyorsa böyle bir ravi güvenilir olma özelliğine sahip değildir.
Ø Hadisin anlamını korumak
Bir ravi, rivayeti esnasında hatırlayamadığı bir kelime olursa bu kelime yerine anlamı değiştirmeyen, daraltmayan ve bozmayan eş anlamlı bir kelime kullanabilir. Şayet bu gibi sıkıntılara bir ravi rivayetinde sebebiyet verirse güvenirliliği eleştirilir.
2. Bu dört özellik ile alakalı zabt terimi kullanılır. Bu dört şartı taşıyan hadis ravisi için ise zabt sahibi (zâbıt) kavramı kullanılır. Bir ravi zabt niteliğine zarar verecek bazı kusurlara sahip olursa o ravinin zabt vasfı zedelenmiş olur. Zabt vasfı zedelenen ravinin hadisi ya reddedilir ya da zayıf kabul edilir.
3. Ravileri adalet ve zabt bakımından değerlendiren ilim dalına cerh ve ta’dil ilmi denir. Cerh ve ta’dil alanında yazılmış çok sayıda eser vardır. Bu eserlerde hadis rivayetiyle az da olsa ilgilenmiş binlerce ravinin adalet ve zabt düzeyleri ile ilgili bilgi verilmiştir.
4. Zabt vasfını zedeleyen ya da bozan vasıfları şöyle sıralayabiliriz:
Ø Çokça yanılmak:
İnsan yaratılışı gereği hata yapabilir, unutabilir. Ancak bir ravinin hataları doğrularından fazla ise bu durumda ravi tenkid edilir.
Ø Dikkatsizlik:
Bir ravinin dikkatsiz, gafil ve kapılgan olmasıdır. Mesela kendi defterindeki rivayetleri bir kenara bırakıp kendisine telkin edilenleri aktarmasıbir gaflet/dikkatsizliktir.
Ø Vehim:
Ravinin hadis rivayet kurallarını bilmeden hatalar yapmasıdır. Mesela Hz. Muhammed’in sözünü sanki sahabe sözü ya da tam tersini yaparak aktarmasına denir.
Ø Güvenilir Ravilere Muhalefet:
Bir ravinin aktardığı haber güvenilir ravilerin aktardığı habere aykırı ise bu durum da o ravinin tenkid edilme sebebidir.
Ø Hafıza zayıflığı:
Ravinin hafızası zayıf biri olması da zabt bakımından kusurlu sayılmasına sebep olur.
2. Metin Tenkidinde Ölçütler
1. İslam’a göre başlıca bilgi kaynakları selim akıl, vahiy ve salim duyulardır. Bir bilginin doğru kabul edilebilmesi için bu üç kaynaktan birine dayalı olması gereklidir. Bu kaynaklardan herhangi birine dayanmayan bilgi asılsız bilgidir. Öte yandan bu üç bilgi kaynağı (selim akıl, vahiy ve salim duyular) birbirini destekler ve birbirine ters düşmez. Kur'an-ı Kerim ve sahih hadislerde yer alan bilgiler de selim akıl ve salim duyularla çelişmez. Kur'an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde selim akla aykırı ve mantık dışı hiçbir şey olamaz.
2. Metin hadisin asıl kısmıdır. Hadis tenkidi önce sened tenkidi ile başlar. Sened tenkidini ise metin tenkidi izler. Çünkü güvenilir bir ravi yanılabilir. Böyle bir durumda sened tenkidi tek başına yeterli olmayacaktır. Bu nedenle sened tenkidinden sonra hadisin metni de mutlaka değerlendirilmelidir.
3. Sened ve metin tenkidi bir arada uygulandığı zaman hadis rivayeti sırasında hem unutma, yanılma gibi sebeplerden doğan hatalar hem de hadis adı altında ortaya atılan yalan ve iftiralar ortaya çıkar.
4. Peygamber Efendimizin hadislerinin başlıca özellikleri sahabe döneminden itibaren bilinmektedir. Bu özellikler her zaman dikkate alınmış, hadis metinleri bu özellikleri taşıyıp taşımaması bakımından ölçülü bir tenkid süzgecinden geçirilmiştir.
5. Bir hadis metninde olması gereken özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
Ø Kur’an-ı Kerim’e Uygunluk
Ø Sahih Hadislere Uygunluk
Ø Selim Akla Uygunluk
Ø Tarihi Verilere Uygunluk
Ø Dil ve Üslupta Tutarlılık
2.1. Kur’an’a Uygunluk
1. Peygamber Efendimizin sünneti, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin hayata yansımış halidir. Bu nedenle Peygamberimizin herhangi bir hadisinin Kur'an-ı Kerim’e aykırı olması mümkün değildir. Bilakis hadisler, Kur’an’ı destekler, açıklar ve yorumlar.
Örnek:
“İçki içen lânete uğramıştır. Komşusu da lânetlidir. Onun yanında oturan da lânetlidir.” hadisi“Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.”(En’âm suresi, 164. ayet.) ayetiyle ters düşmektedir. Bu durumda Allah Resul’ünün, içki içen birinin komşusunu günahkâr olarak nitelemesi mümkün değildir. Bu nedenle bu rivayet uydurma kabul edilmiştir. İçki içmenin haram olduğu Kur'an-ı Kerim’de belirtilmiştir. (Bakara suresi, 219. ayet.)
2. Bir hadisin Kur'an-ı Kerim’e aykırı olduğunu tespit etme konusunda çok dikkatli olmak, aceleci davranmamak gereklidir. Bazen ilk bakışta, Kur’an’a aykırı gibi görünen bazı rivayetler, doğru değerlendirilirse aslında iki kaynak arasında hiçbir çelişkinin bulunmadığı anlaşılır.
Örnek:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kim kıyamet günü hesaba çekilirse azaba çekilmiştir.” buyurunca Hz. Aişe bir an durakladı. Aklına hemen şu ayetler geldi: “Kimin amel defteri sağından verilirse, hesabı kolayca görülecektir.” Hz. Aişe, bazı kimselerin ahiret hesabının kolay olacağını anlatan bu ayetlerle, Peygamber Efendimizin hesabı azaba benzeten hadisi arasındaki uygunluğu anlayamamıştı. Bu durumu sorunca Rasulullah şöyle buyurdu: “Bu ayetlerde anlatılan, kişiye amellerinin gösterilmesidir. Ancak kim inceden inceye sorgulanırsa o azaba uğramış olur.”
2.2. Sahih Hadislere Uygunluk
1. Peygamber Efendimiz hikmetli sözleri ve mükemmel davranışlarıyla bütün insanlara örnek olmuştur. Onun sözleri ve davranışları birbiriyle uyumludur. Uydurma hadisleri tanıma yollarından biri bu sözlerin, sahih hadislere ve Peygamber Efendimizin sünnetine aykırı olmasıdır.
Örnek:
“Allah güzel yüzlü, siyah gözlü kimselere azap etmeyecektir.” rivayeti uydurma bir haberdir. Allah’ın Elçisi’nin böyle bir söz söylemesi mümkün değildir. Resul-i Ekrem Efendimiz “Allah sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” buyurmuştur. (Müslim, Birr ve’s-Sıla, 34.)
2. Bir hadisin diğer sahih hadislere uygunluğu konusu dikkat, titizlik ve çok yönlü araştırma gerektirir. Bu konuda karar verirken acele hareket edilmesi çoğu kez yanıltıcı sonuçlara götürür.
Örnek:
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan cennete giremez.” buyurmuştur. Bir başka hadiste ise “Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına gönülden inanırsa Allah ona cehennemi haram kılar.” buyurmuştur. İlk bakışta bu iki rivayet arasında çelişki var gibi görünmektedir. Ama yoktur. Kalbinde kibir bulunan kimsenin cennete girememesi, hiçbir zaman giremeyeceği anlamında değildir. Tam tersine bu hadiste, o kişinin günahının cezasını çekmeden cennete giremeyeceği anlatılmaktadır. Ancak günahının cezasını çektikten sonra mümin ise, eninde sonunda cennete girecektir. İnançlı kimseler günahlarından ötürü cehenneme girseler de cehennemde ebediyen kalmayacaklardır.
2.3. Selim Akla Uygunluk
1. Hz. Muhammed’in başlıca bilgi kaynağı vahiydir. Ayrıca Allah’ın Elçisi, diğer peygamberler gibi fetânet (üstün zekâ) sahibidir. Bu nedenle hadis-i şeriflerde akıl ve mantık dışı bir ifadenin yer alması mümkün değildir. Bir rivayet, akıl ve mantık dışı bir içeriğe sahipse o rivayetin uydurma olduğu söylenebilir.
Örnek:
“Nuh’un gemisi Kâbe’yi yedi defa tavaf ederek Makam’ın arkasında namaz kıldı.” rivayeti akıl ve mantıkla bağdaşmamaktadır. Bu sebeple de ilim adamları bu rivayetin uydurma bir haber olduğunu söylemişlerdir.
Örnek:
Safer ayının uğursuz olduğuna dair halk arasında yaygınlaşmış bir bilgi vardır. Bu bilgi de herhangi bir sahih rivayete dayanmaz.
2. Herhangi bir hadisin selim akla uygun olup olmaması meselesinde özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Peygamber Efendimiz zaman zaman bize ahiret hayatı, cennet ve cehennem gibi konularda bilgiler vermiştir. Bu nedenle gaybî konularda bilgi veren bazı hadisleri salt akıl ile anlayabilmek her zaman mümkün olamaz. Bu durumda, okuduğumuz hadisi, akla aykırı bulup çabucak reddetmek gibi bir hataya düşmemeliyiz.
Örnek:
“Cennette öyle bir ağaç vardır ki idmanlı bir ata binmiş olan kimse onun bir ucundan diğerine yüz senede varamaz.” Bu hadiste tasvir edilen ağacı akıl ile veya dünyada sahip olduğumuz bilgi ile anlamak pek mümkün değildir. Ancak bu hadiste anlatılan ağacın dünyada değil cennette var olacağını gözden uzak tutmamalıyız. Bu kadar büyük bir ağacın olmasını akla aykırı bulup hadisi reddetmek hatalı ve aceleci bir yaklaşım olacaktır.
2.4. Tarihî Verilere Uygunluk
1. Sahih bir hadisin metni, doğruluğu bilinen tarihi bilgilerle uyumludur. Çünkü Peygamber Efendimizin sözlerinde gerçeklerle bağdaşmayan bir ifadenin yer alması mümkün değildir. Bu nedenle bir rivayet eğer tarihi bilgilere uygun değilse ya rivayet uydurmadır ya da ravilerinden biri onu aktarırken hata etmiştir.
Örnek:
“Soğuktan sakının. Kardeşiniz Ebü’d-Derdâ’yı soğuk öldürdü.” rivayeti, tarihi bilgilerle çeliştiği için reddedilmiştir. Ebü’d-Derdâ isimli sahabi, Allah’ın Elçisi hayatta iken vefat etmemiş, Hz. Osman’ın halifelik yıllarına kadar yaşamıştır.
Örnek:
“Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci binin içinde bulunmaktayız.” Rivayeti, tarihi bilgilerle çeliştiği için uydurma kabul edilir. Hz. Muhammed’in vefatından bu yana bin dört yüz küsur sene geçmiş olmasına rağmen dünyanın hâlâ ayakta durması bu sözün hadis olmadığını ortaya çıkarır.
2. Hz. Muhammed’e şayet Allah tarafından kendisine bilgi verildiyse, yakın ve uzak geleceğe dair ümmete müjde veya uyarı denilebilecek bazı haberler verebilir.
Örnek:
Hz. Muhammed, süt halası Ümmü Harâm’ın evinde uyuduğu bir gün gülümseyerek uyanmış ve “Ümmetimden ilk deniz seferi yapacak ordu cenneti kazanmıştır.” buyurmuştu. Ümmü Harâm bunu duyunca: “Ya Resulallah, ben de onların içinde olacak mıyım?” diye sormuştu. Peygamberimiz de ona: “Evet, sen de onların içinde olacaksın” diye cevap vermişti. Bu rüya, Hz. Muhammed’in vefat etmesinden sonra Hz. Osman’ın halifelik yıllarında gerçekleşmiştir. Müslümanlar deniz yoluyla Kıbrıs Seferine çıkmış ve Kıbrıs’ı fethetmişlerdir. Ümmü Harâm da bu sefere katılmış, Kıbrıs’a ayak bastıkları esnada şehit olmuştur. Bu rüya tarihi veriler ile doğrulanmış olmaktadır.
2.5. Dil ve Üslupta Tutarlılık
1. Hadis diye aktarılan herhangi bir söz, tutarsız, saçma, abartılı ifadelerden oluşuyorsa, o takdirde o sözün hadis olmadığını anlayabiliriz. Çünkü Peygamber Efendimiz; Vahiyle bilgilendirilmekte, hikmetli ve özlü sözlerle konuşmaktaydı. Arap dilini çok iyi bilirdi. Her yönden tutarlı ve anlaşılır konuşurdu. Sadeliği sever, aşırılıklardan ve abartılardan uzak dururdu. Sözleri, üstün anlatım özelliklerine sahip edebî sözlerdi.
Örnek:
“Kim ه harfini tek gözlü yapmadan besmele yazarsa, Allah ona bir milyon iyilik yazar ve derecesini bir milyon defa yükseltir.” sözü, uydurma bir rivayettir. Çünkü harflerin belirli bir tarzda yazılmasında dini anlamda hiçbir mana yoktur. Besmeleyi belirli bir tarzda yazdığı için bir kişiye bu kadar büyük bir karşılık verilmesi yersiz, anlamsız, abartılı ve tutarsızdır. O halde böyle bir söz, Peygamberimizin üslûbuna uygun değildir.
NOT: Sahabe döneminden başlamak üzere ilim adamları, hadis metinlerini ele aldığımız bu başlıklar yönünden inceleyip değerlendirmişlerdir. Gerçekten Peygamber Efendimize ait olan sözlerle sonradan uydurulan sözleri birbirinden ayıran titiz çalışmalar yapmışlardır. Bir ilim adamı bir hadis hakkında “sahih” hükmü vermişse, o hadisin hem sened hem de metin tenkidinden geçtiğini ileri sürmüş demektir. Bu nedenle, güvenilir ve meşhur hadis kaynaklarında okuduğumuz rivayetler, buraya kadar saydığımız bütün değerlendirmelerden geçmiş haberlerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder