Ana içeriğe atla

HADİS ÇEŞİTLERİ

 

HADİS ÇEŞİTLERİ

1.              Hadisler kendi içerisinde kaynağına göre, ravi sayısına göre ve sıhhat derecesine göre olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.

1-             Kaynağına Göre Hadisler

1.              Kaynağına göre hadis çeşitleri Kutsi Hadis, Merfu Hadis, Mevkuf Hadis ve Maktu Hadis olmak üzere 4 gruba ayrılmaktadır.

1.1-       Kutsi Hadis

1.              Hz. Muhammed’in, Allah’ın buyruğu olduğunu bildirerek buyurduğu hadis-i şeriflere kutsi hadis ismi verilir.

2.              Bu tür hadislerin manası Allah’a lafzı ise Hz. Muhammed’e aittir.

3.              Kutsi Hadisler genelde قال الله” ya da قال رسول الله صلى الله عليه و سلم فيما يرويه عن ربه şeklindeki ifadeler ile rivayet edilirler.

4.              Bu hadislere aynı zamanda “İlahi” veya “Rabbani” hadisler ismi de verilir.

1.2-       Merfu Hadis

1.              Hem lafzı hem de manası Hz. Muhammed’e ait olan hadislere merfu hadis ismi verilir.

2.              Merfu hadislerin konusu; Hz. Muhammed’in sözleri, fiilleri, takrirleri, ahlakı veya şemailidir.

3.              Sahabelerin Hz. Muhammed’e nispet etmediği halde kendi görüş ve düşünceleri ile söylemesi mümkün olmayan söz ve davranışlara Hükmen Merfu Hadis ismi verilmektedir. Mesela bir sahabe cennet ve cehennem gibi gaybi konuları içeren mevzular ile ilgili söz söyleyemez. O halde sahabe bu sözünü Hz. Muhammed’e nispet etmese bile bu sözü merfu hadis nispet edilir. Çünkü bu bilgiyi sahabe akıl ve duyusu ile ulaşamaz.

Örnek: Basra Valisi Utbe biz Gazvan; “Cehennemin kenarından atılan bir taşın yetmiş sene geçmesine rağmen cehennemin dibini bulamayacaktır.”

1.3-       Mevkuf Hadis

1.              Sahabelere nispet edilen söz, fiil ve onaylara mevkuf hadis ismi verilmektedir. Örnek; 

Ø    Hz. Ömer’e nispet edilen kavli mevkuf hadis;

والله اني لاعلم انك حجر لا تضر و لا تنفع, و لو لا اني رايت رسول الله يقبلك ما قبلتك

Ø    Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’e nispet edilen fiili mevkuf hadis;

 “كان ابو بكر الصديق, اذا اراد ان ياتي فراشه, اوتر. و كان عمر بن الخطاب, يوتر آخر الليل” 

Ø    Takriri mevkuf hadis;

فعلت كذا امام احد الصحابة ولم ينكر عليّ

1.4-       Maktu Hadis 

1.              Tabiûna nispet edilen söz ve fiillere maktu hadis ismi verilmektedir. Örnek;

Ø    Ata bin Ebi Rabah ve Ömer bin Abdülaziz’e nispet edilen maktu hadis;

عن عطاء, وعمربن عبد العزيز, قالا: لا يؤم الغلام قبل ان يحتلم في الفريضة و لا غيرها

NOT: Buraya kadar gördüğümüz hadis çeşitlerinde Hz. Muhammed, sahabe ve tabiûna nispet edilen rivayetlerin her birine ortak kavram olarak hadis ismi verilmektedir. Fakat bu hadislerin her birinin bağlayıcılık değeri farklıdır;

Ø    Bir hadisin Hz. Muhammed’in geldiği sabitse, o hadis, tüm Müslümanlar için bağlayıcıdır.

Ø    Alimlerin çoğunluğuna göre sahabe içtihat ve görüşleri ise bağlayıcı değildir. Yani onu duyan bir müçtehit ona uymak zorunda değildir. Fakat sahabeler, peygamber eğitiminde geçmiş ve vahyin nüzulüne şahit olmuş kimselerdir. Bu denli onlardan gelen bilgileri de göz ardı etmek yanlış olur.

Ø    Alimlerin çoğunluğuna göre tabiun içtihat ve görüşleri de bağlayıcı değildir.

2-             Ravi Sayısına Göre Hadisler

1.              Ravi sayısına göre hadis çeşitleri Mütevâtir Hadis, Meşhur Hadis ve Ahad Hadis olmak üzere 3 gruba ayrılmaktadır;

2.1-       Mütevâtir Hadis

1.              Yalan üzerine birleşmesi mümkün olmayan bir topluluğun aktardığı hadislere mütevâtir hadis ismi verilmektedir. Bir hadisin mütevâtir sayılabilmesi için üç şartının bulunması gerekir;

Ø    Ravilerin Yalan Üzerine Birleşmesi Mümkün Olmamalı: Bazen bir bilgi, bize öyle bir yaygın şekilde ulaşır ki bu tarz bilgiler hemencik doğru olarak kabul görür. Bu bilgilerin aksine bilgiler ise hemen reddedilir. Mesela “İstanbul’un fethi 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleşmiştir” bilgisi böyle bir bilgidir. Günümüze kadar öyle bir yaygın şekilde gelmiştir ki gözümüz ile bu bilgiye şahit olmadığımız halde gözümüz ile görmüş gibi kabul ederiz. Bize yalan üzerine birleşmesi mümkün olmayan bir topluluk tarafından geldi.  Bu nedenle bu bilgi mütevâtir bilgidir. Bu saatten sonra bize aslında İstanbul’un Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedildiği bilgisi verilse önceki yaygın bilgi karşısında bu bilgi zıt bilgi verdiği için hemen reddedilir. İşte bunun gibi namaz rekât sayıları, Bedir, Uhud ve Hendek gibi savaşlarının varlığı mütevâtir bilgidir.

Ø  Her Nesilde Aktarılmış Olmalı: Mütevâtir sayılacak bilgi aktaran yalan üzerine birleşmesi mümkün olmayan topluluğun her nesilde olması şarttır. Şayet haberin yaygınlığı herhangi bir dönemde azalırsa artık o haber tevatür derecesinde sayılmaz. Mesela 1999 yılında Marmara Bölgesinde büyük bir deprem meydana geldiği bilgisi mütevâtir bir bilgidir. Çünkü yalan üzeri birleşmesi mümkün olmayan bir topluluk bu bilgiyi her nesilde olacak şekilde aktarmıştır. Ancak 500 yıl önce yine buna benzer bir depremin bu bölgede olduğu bilgisi mütevâtir değildir. Çünkü bu bilgi kendi döneminde yaygın bir şekilde anlatılmışken sonraki dönemlerde yaygınlığını yitirmiştir.

Ø  Mütevâtir Bilgi, Görme ve İşitme gibi Duyulara Dayalı Bilgidir: Akli çıkarımlar ya da inanç konuları mütevâtir bilginin konusu değildir. Mesela günümüzde en kalabalık din gruplarından olan Hristiyanlar “İsa, Allah’ın oğludur” bilgisini vermektedir. Bu haber mütevâtir haberin konusu değildir. Çünkü bu bilgi bir inançtır. Fakat “Hz. İsa kendisinin peygamber olduğunu söyledi” bilgisi mütevâtir bir bilgidir. Çünkü bu bilgi işitmeye dayalıdır ve onu işiten yalan üzeri birleşmesi mümkün olmayan topluluk aktardı ve bu topluluk her nesil devam etti. Böylece bu bilgi günümüze ulaşmıştır.

2.       Bir bilginin mütevâtir olabilme şartını yerine getirmesi oldukça güçtür. Çünkü mütevâtir bilginin oldukça ağır şartları vardır. Ayrıca mütevâtir haberler genellikle genel bilgiler verip detaylar üzerine bilgi vermez.

3.       Bir bilgi mütevâtir bilgi seviyesine geldiği zaman artık kesin sayılır ve reddedilemez.

4.       Mütevatir hadisler iki kısma ayrılmaktadır;

Ø  Lafzen Mütevatir Hadisler: Bir hadisin aynı ya da yakın sözcüklerle her nesilde yalan üzerine birleşmesi mümkün olmayan topluluk tarafından nakledilmesine denir ki bu hadislerin sayısı oldukça azdır. Örnek;

من كذب علي متعمدا فليتبوأ مقعده من النار

Ø  Manen Mütevatir Hadisler: Hz. Muhammed’in farklı zamanlarda sarfetmiş olduğu sözlerin ve yaptığı hareketlerin her biri mütevâtir şartını taşımayabilir. Fakat bazen bu söz ve davranışların ortak noktası mütevâtir seviyesine gelebilir. Örnek: Bedir Savaş’ında Hz. Ali’nin kahramanca savaştığı kaynaklarda yer almaktadır. Ayrıca Uhud, Hendek ve Hayber’de de kahramanca savaştığı yine kaynaklarda yer almaktadır. Fakat bu olayların hiçbiri mütevâtir derecesinde değildir. Fakat bu olaylardan elde edilen ortak bilgi Hz. Ali’nin kahraman ve cengâver bir kişiliğe sahip olmasıdır. İşte bu bilgi mütevâtir olur. Buna manen mütevâtir denir. Manen mütevâtir hadisler, lafzen mütevâtir hadislere göre çok daha fazladır.

2.2-       Meşhur Hadis

1-             Her nesilde en az üç ravisi bulunan hadislere meşhur hadis ismi verilmektedir. Örnek:

“Allah ilmi insanların hafızalarından silip unutturmak suretiyle değil fakat alimleri öldürüp ortadan kaldırmak suretiyle alır. Neticede ortada hiçbir alim bırakmaz. İnsanlar bir kısım cahilleri kendilerine lider edinirler. Onlara birtakım meseleler sorulur; onlar da bilmedikleri halde fetva verirler. Neticede hem kendileri sapıklığa düşer hem de insanları saptırırlar.”

2-             Meşhur hadisler, isnadının çok olması sebebiyle genellikle sahih rivayetler olarak bilinirler. Fakat tamamı sahih rivayetler olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü her nesilde üçten fazla ravisi olması demek bu ravilerin hepsinin güvenilir sayıldığı anlamına gelmez. Bu nedenle meşhur hadisler içerisinde hasen ve zayıf hadislerde söz konusudur.

2.3-       Ahad Hadis

1-             Mütevatir şartlarına ulaşamamış olan hadislere ahad hadis ismi verilmektedir.

2-             “Ahad” kelime manası olarak “tek, bir” gibi manalara gelmektedir. Bu nedenle de çoğu kez tek kişinin naklettiği hadisler olarak bilinmektedir ki bu yanlış bir bilgidir.

3-             Hadis kitaplarında yer alan rivayetlerin büyük çoğunluğu ravi sayısı bakımından tevatür şartlarına ulaşamamış olan ahad hadislerdir. Ahad hadislerin birçok çeşidi olması ile beraber en yaygını meşhur hadislerdir.

4-             Meşhur hadis kavramını halkın dilindeki meşhur/yaygın hadislerden ayırmak şarttır. Çünkü halk arasında meşhur/yaygın olan rivayet sahih olacağı gibi uydurma ihtimali de yüksektir. Mesela “Mü’min, mü’minin aynasıdır” hadisi halk arasında meşhur ve sahih bir hadis iken, “Kediyi sevmek imandandır” hadisi halk arasında meşhur ama uydurma bir hadistir.

3-             SIHHAT DERECESİNE GÖRE HADİSLER

1-             Hadisler sıhhat derecesine göre sahih, hasen ve zayıf olmak üzere 3 gruba ayrılmaktadır;

3.1- Sahih Hadis

1-             Muhaddislerin, Hz. Muhammed’e ait olduğunu tespit ettikleri hadislere denir. Muhaddisler bu tespit esnasında hadisin isnadını ve metnini incelerler. Bu anlamda bir hadisin sahih olabilmesi için 5 şartı taşıması gerekir;

Ø    İsnadın Muttasıl Olması: Hadisi kitabında zikreden müelliften Hz. Muhammed’e kadar ravi zincirinin kesintisiz olması demektir. Mesela Buhari kitabında zikrettiği bir hadisi hocasından hocası da hocasından şeklinde bu zincir Hz. Muhammed’e kadar uzamalıdır. Aksi halde bu tarz rivayetler sahih olmaz.

Ø    Ravilerin Adil Olması: Ravi zincirinde ki her bir ravinin müslüman olması, güvenilir olması, Allah’tan korkması, aklı tam olması ve İslam’ı Allah ve Resulünün öğrettiği gibi yaşaması demektir. Bu şartları taşımayan raviler adalet yönünden kusurlu sayılırlar. Böyle ravilerin hadisleri sahih olmaz.

Ø    Ravilerin Zabt Sahibi Olması: Kelime manası olarak zabt “bir şeyi iyi ezberlemek veya korumak” manasına gelmektedir. Istılahi olarak ise ravi zincirinde bulunan bir ravinin hadisi ezberinden naklediyorsa bu hadisleri iyi ezberlemesi, kitabından naklediyorsa bu hadisleri iyi koruması manasına gelmektedir. Bu şartları taşımayan raviler zabt yönünden kusurlu sayılırlar. Böyle ravilerin rivayetleri sahih olmaz.

Ø    Hadisin Şaz Olmaması: Güvenilir bir ravi, güvenilir ravilerin hadisleriyle çelişen bir hadis rivayet ediyorsa söz konusu hadise şaz hadis denir ki böyle bir hadis sahih olmaz.

Ø    Muallel Olmaması: Bir hadis içerisinde bulunan gizli kusurlara illet ismi verilmektedir. Bu tarz illetleri içeren hadislere ise muallel ismi verilmektedir. Bu illetler ancak konunun uzmanlarınca bulunabilmektedir. Bir hadis bu tarz gizli kusurlar içermemelidir.

2-             Yukarıdaki şartları taşıyan hadisler sahih kabul edilir ve bunları reddetmek doğru değildir.

3-             İslam Uleması fıkıh ve diğer uygulamalarda bu hadisleri kaynak olarak kabul etmiştir. Ayrıca bu şartları taşıyan birçok hadis söz konusudur. Hatta Buhari ve Müslim Câmiu’s Sahih adlı eserlerinde sadece sahih hadislere yer vermiştir.

3.2- Hasen Hadis

1-             Sahih hadislerin şartlarını taşımakla birlikte sadece ravilerinden birinde zabt yönünde kusur bulunan hadislere hasen hadis ismi verilmektedir.

2-             Hasen hadiste sahih hadis gibi İslam Uleması tarafından kabul görmüş bir hadis türüdür.

3.3- Zayıf Hadis

1-             Sahih ya da hasen hadis şartlarını taşımayan hadislere zayıf hadis ismi verilmektedir. Sahih hadiste saydığımız beş şarttan herhangi birinde eksiklik söz konusu olma durumunda o hadis zayıf hadise düşer ve o beş şarttan hangisi eksik ise hadisler farklı isimler alır. Mesela;

Ø    Hadisin ravilerinden biri zabt ya da adalet bakımından kusurlu ise

Ø    Veya raviler arasında hoca talebe ilişkisi yoksa veya raviler birbirlerini görmemişse

Ø    Veya hadiste gizli kusur söz konusu ise hadis zayıf kabul edilir.

2-             Hadisin zayıf olması iki sebepten ötürüdür;

Ø    Ravi sebebiyle zayıflık

Ø    Inkıta sebebiyle zayıflık

3-             Inkıta sebebiyle zayıflıktan kasıt hadisin senedinde bulunan ardı ardına gelen ravilerin hoca öğrenci ilişkisinde bulunmamış olması veya aynı dönemde yaşamamış olmasıdır. Bu durumda bu ravilerin birbirinden hadis rivayet etmeleri muhaldir. Bu tarz hadislere munkatı’ hadis ismi verilir. Örnek;

“Âmir bin Mes’ud’dan rivayet edildiğine göre Hz. Muhammed kış ayında tutulan orucun kolay elde edilen ganimet olduğunu buyurmuştur.”

Ø    Fakat Âmir’in bu bilgiyi direkt olarak Hz. Muhammed’den aktarması mümkün değildir. Çünkü kendisi tabiun kuşağındandır. Bu nedenle bu hadis zayıftır ve munkatı’dır. Şayet munkatı’ sebebiyeti sahabenin düşmesi nedeni ile ise bu hadislere aynı zamanda mürsel hadis ismi verilir.

4-             Ravi sebebiyle zayıflıktan kasıt ravinin zayıf olması, aranan şartlara sahip olmaması veya hata yapmasıdır. Mesela;

Abdullah bin Vehb – Zeyd bin Hubab – Ebu Muaz – Zühri – Urve bin Zübeyr isnadına göre Hz. Aişe şöyle demiştir; “Resulullah’ın abdest aldıktan sonra kurulandığı bir havlusu vardı”

Ø    Muhaddislere göre bu isnad içerisinde yer alan Ebu Muaz zayıf bir ravidir. Bu nedenden ötürü bu hadiste zayıftır. 

5-             Zayıf hadis deyince aklımıza uydurma hadis gelmemelidir. Bu hadisler Hz. Muhammed’e ait olma olasılığı düşük olan hadislerdir. Bu nedenle ulemanın çoğunluğu bu hadisleri terk etmemiş ve bazı mevzularda delil olarak kullanmıştır.

4-             MEVZU HADİSLER

1-             Tarihi içerisinde birtakım çıkarcı kimseler veya gruplar Hz. Muhammed’e ait olmayan sözleri, fiilleri sanki Hz. Muhammed’e aitmiş gibi aktarmışlardır. Bu uydurma rivayetlere ise muhaddisler mevzu hadis ismi vermiştir.

2-             Aslında mevzu hadisler aslen hadis bile değildir. Fakat bunları uyduran kimseler hadis demesi sebebiyle bu uydurmalara literatürde hadis ismi verilmiştir. Fakat tabi bu isimlendirme ona bir değer atfetmemektedir.

3-             Hadis uydurmacılığının sosyal, siyasal, ekonomik vb. gibi birçok nedeni vardır. Ayrıca muhaddisler hadis uydurmacıları ile savaşmışlardır ve sahih hadis ile mevzu hadisleri birbirinden ayırmak için mücadele vermişlerdir.

4.1- Mevzu Hadislerin Ortaya Çıkma Sebebi

1-             Hz. Muhammed’in sünnetine ittiba ve itaat etmek her Müslümanın görevi olmakla birlikte bazı şahıslar bu durumu istismar ederek Hz. Muhammed adına hadis uydurması yapmışlardır. Aslında Hz. Muhammed “Kim benim adıma hadis uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın” diyerek bu işlemin büyük günah olduğunu buyurmuştur.

2-             Hz. Muhammed’in hayatta olduğu zamanlarda ve vefatını takip eden sahabe döneminin ilk yarısındaSahabeler Hz. Muhammed’in “Kim benim adıma hadis uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın” hadisinin gereği yerini getirerek hadis rivayetlerini titizlik ile gerçekleştiriliyordu. 

3-             Sahabe döneminin ikinci yarısında Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle birlikte Müslümanlar arasında ihtilaflar ve iç savaşlar başladı. Tabi bu karmaşa hadis rivayetlerine de yansıdı. İslam’ı sindiremeyen insanlar bu karmaşa yararlanmak istemiş ve İslam’ı bozmak adına hadis uydurarak bunları topluma yaymaya çalışmışlardır.Hadis uydurma işleri Hicri ikinci ve üçüncü asırda da devam etmiştir.  Hadis uydurma sebepleri;

A-            Grup Görüşünü Savunma

·               Hicri birinci asırda Müslümanlar arasında meydana gelen iç savaş toplum arasında ayrışmaya sebebiyet verdi ve ortaya birçok dini akım ve siyasi çıktı. Böylece çeşitli siyasal mezhepler içinde yer alan ama İslam’a kin besleyen kimseler kendi grupları lehine ve karşı grupların aleyhine hadisler uydurmaya başladı. Mesela Kimileri Hz. Ali’nin Hz. Muhammed’den sonra halife olması gerektiği ile alakalı hadis uydurması yaptılar. Ya da Hz. Ali ile alakalı Hz. Muhammed’in faziletli sözleri ile yetinmeyip yenilerini uydurdular. Buna karşı Muaviye ve grubu ise Muaviye’yi öven hadisler uydurdular.

Örnek: “Ali insanların en hayırlısıdır, Ona inanmayan kafirdir” – Hz. Ali Taraftarlarına Ait

“Allah katında güvenilir üç kimse vardır: Ben, Cebrail ve Muaviye bin Ebi Süfyan” – Muaviye Taraftarlarına Ait

·               Fıkhi görüşleri savunmak amacıyla uydurulan hadislerde grup görüşünü savunma adına uydurulan hadisler içine girmektedir. İkinci asır ve sonrasında sudur eden Fıkhi mezheplerin cahil ve dini hassasiyeti düşük taraftarları kendi mezheplerini ve imamlarına öven diğer mezhepleri ve imamlarını ise aşağılayan hadisler uydurmuş ve bunları topluma yaymaya çalışmıştır.

Örnek: “Ümmetimden Muhammed bin İdris Şafii adında biri çıkacak. Ümmetime şeytandan daha fazla zararlı olacak. Yine ümmetimden adı Numan bin Sabit olan künyesi Ebu Hanife olan biri çıkacak ve ümmetimin ışığı olacak.” – Hanefi Mezhebi Taraftarlarına Ait

B-            İslam Düşmanlığı

·               Hz. Muhammed’in vefat etmesiyle birlikte, İslam Devleti’nin önderliğine Hz. Ebubekir geçti. Hz. Ebubekir döneminde ise Müslümanlar Hz. Muhammed’in vefat etmesiyle dini terk eden ve halife savaş açan kimseler ile savaştı. Hz. Ebubekir vefat ettiğinde ise İslam Devleti başına Hz. Ömer geçti ve devletin sınırlarını bir hayli fethiler ile genişletti. Özellikle İran bölgesinde bulunan Sasani devleti ile çetin çatışmalara giren İslam Devleti, Sasani Devleti’ni dize getirdi.

·               Savaş gücüyle İslam Devleti’ni yenemeyeceğini anlayan kimseler uydurma hadisleri halk arasında yayarak, İslam devletine tek güç veren İslam’ı bozup bu devleti bu şekilde bertaraf etmeye çalıştılar. Zındıklar anlamı bir hayli saçma olan uydurdukları hadisleri topluma yayarak İslam’ın akıl almaz fikirler içerdiğini ispat etme gayreti içindeydiler.

Örnek: “Rabbimi Mina’da insanların önünde boz bir deveye binmiş halde gördüm. Üzerinde de yün bir cübbe vardı.”

C-            İslam’a Hizmet Arzusu

·               Hadis uydurma sebeplerinden bir tanesi de kendisini dindar sanan insanların, çevresindeki müslümanların namaz gibi zekât gibi ibadetlere düşkün olmadığını görünce bu ibadetleri daha çekici hale getirmek amacıyla hadis uydurması olmuştur.

Örnek: “Şu sureyi şu kadar o okursan şöyle şöyle sevap alırsın”

·               Bu tarz uydurma hadisler diğerlerine göre İslam’da en çok tahribat bırakan hadisler olmuştur. Çünkü bu hadisleri uyduran kimseler görünüş itibari ile mütedeyyin insanlardı. Uydurdukları rivayetler ise namaz, oruç, zekât, Kur’ân gibi İslam’da sıkça bahsi geçen konulardı. O denli İslam alimleri bu hadisleri tespit ederken bir hayli zorlanmıştır. Bu durum bize “Ağacın kurdu içinde olur” atasözünü hatırlatmaktadır.

D-            Şahsi Çıkar Sağlama Arzusu

·               Hadis uydurma sebeplerinden bir tanesi de bazı kimselerin para, makam ve mevki hırsı ile meydana gelmiştir.

Örnek: Abbasi Halifesi el-Mehdi’nin kuş yarıştırdığını gören GIyâs bin İbrahim “Ancak ok, deve, at yarışlarından ödül alınabilir” hadisine “kuş yarışı” ifadesini eklemiştir. Halife bu fazlalığı fark edince Gıyâs’a “Ey Gıyâs bu kafa, yalancı kafasıdır” demiştir.

·               Bazı kimseler ise elinde bulunan bir malı daha iyi pazarlamak amacıyla o malı bir şekilde Hz. Muhammed ile irtibatlandırmıştır.

4.2- Mevzu Hadislere Karşı Alınan Tedbirler

1.              İslam alimlerinin mevzu hadisler konusunda aldıkları en büyük tedbir hadislerin isnadının sorgulamalarıolmuştur. Yani nakledilen hadislerin kaynağını sormak olmuştur. Bu kaynak sorma işleminde sadece hadisi rivayet eden değil aynı zamanda o kimsenin hocası da sorgulanmıştır. 

2.              İslam alimlerinin mevzu hadisler ile alakalı bir diğer önemli tedbiri yalancı ravilerin isimlerini ve onların uydurmalarını bir araya toplamak olmuştur. Bu konu ile alakalı pek çok hacimli eser meydana getirmişlerdir. Böylece yalancı ravilerin ve onları uydurmaları gün yüzüne çıkmış ve bu uydurmalar insanlara arasında yayılması engellenmiştir. (Örnek: Harun er-Reşid ile zındıkın hikayesi)

3.              İslam alimlerin mevzu hadisler ile alakalı bir diğer önemli çalışması ise halk dilinde meşhur olan hadisleri veya farklı hadis kaynaklarında yer alan rivayetleri sıhhat açısından değerlendirmek olmuştur. İslam alimleri bu çalışmalarıyla uydurma olan hadisler ile doğru olan hadisleri ayırt etmeye çalışmıştır.

4.3- Mevzu Hadislerin Yol Açtığı Zararlar

1.              Mevzu hadislerin ortaya çıkardığı birinci durum hurafelerin ortaya çıkmasıdır. Çünkü her uydurma bir rivayet sahih bir sünnetin hayatımızdan çıkması manasına gelmektedir. Böylece uydurmalar ile iştigal eden bir beyin Peygamberin sahih sünnetini uygulamaya sıra bulamaz.

2.              Hadis uydurmak demek, Allah’a ve Resulüne bir eksiklik izafe etmek demek dolayısıyla onlara iftira atmak demektir. Çünkü Allah, İslam’ı göndermiş Hz. Muhammed ise İslam’ı hayatına tatbik ederek onu en güzel şekilde anlatmıştır. O halde iyi niyetle bile olsa hadis uydurmak demek Allah’ın bir şeyleri eksik bıraktığını ya Hz. Muhammed’in onu eksik anlattığını düşünmek demektir.

3.              Hadis uydurmak ve bu hadislerin peşinden gitmek toplumsal olarak bölünmek manasına gelmek demektir.Çünkü hadis uyduranların bir kısmının bunu yapmasının sebebi kendi mezhep, görüş, ırk vb. övmek, karşı görüşü, mezhebi, ırkı vb. yermekti.  Karşı tarafta bu fiile karşılık verince toplumda ayrışmalar meydana gelmektedir.

4.              Mevzu hadis, İslam’ı kötülemek demektir. Çünkü aklın alamayacağı, kabul edemeyeceği birtakım sözleri Hz. Muhammed’in sözü zannederek okumak hem Müslümanları dinden soğutur hem de İslam’a girmek isteyenleri bundan vazgeçirir.

5.              Mevzu hadis, Hz. Muhammed’in sözlerine karşı güvenirliliği de azaltmaktadır. Çünkü toplumda bir güvensizlik ortamı oluşturmuş olur. 

 

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudaklar...

KUR'ÂN OKUMAYA GİRİŞ (1.HAFTA)

KUR'ÂN OKUMAYA GİRİŞ HARFLER VE ÖZELLİKLERİ 1- Harfler ve İsimleri 1- Kur’ân-ı Kerim’in  Arapça  indirilmiş bir kitap olup  Allah kelamıdır. 2- Kur’ân-ı Kerim’in  harflerinin tamamı 28 tanedir ve sessiz  harftir. Bu nedenle okunabilmesi için sesli harf görevi gören harflerin altında ve üstünde  harekeler  ismi verilen işaretler yer almaktadır. İlerleyen konularda bunları göreceğiz. 3- Aşağıdaki tabloda  Kur’ân harflerinin isimleri ve seslendirmeleri  vardır.  Türkçesi olarak yazılan kısım yaklaşık sesidir.  Sesler  tam olarak hocadan öğrenilecektir. 2- Harflerin Yazılışları   (Başta-Ortada-Sonda) 1- Arapça ’da kelimeleri oluşturan harfler,  çoğunlukla bir önceki bir sonrakine birleştirilerek  yazılır. Bu nedenle harflerin kelime içindeki yerine göre  yazılış biçimleri (bitişmemiş hali, kendinden sonraki ile bitişmiş hali, kendinden önceki ile bitişmiş hali ve hem kendinden önce hem de kendinden son...

HARFLERİN OKUNUŞU (2.HAFTA)

HARFLERİN OKUNUŞU 1- Harekeler: Üstün, Esre, Ötre 1- Kur’ân-ı Kerim’in  harflerinin tamamı sessiz  harftir. Bu nedenle okunabilmesi için sesli harf görevi gören harfin altında ve üstünde  harekeler  ismi verilen işaretler yer almaktadır. Bunlar üç tanedir;  Ø Fetha (Üstün);  ince sese e-a arası kalın sese ise –a sesi verir. (Harfin üzerinde tek çizgi halinde). Dudaklar normal halinde söylenir.  Harflerin fethalı okunuşu; Örnek1; Ø Kesra  (Esre);  ince sese -i sesi kalın sese ise -ı-i arası ses verir. (Harfin altında tek çizgi halinde). Dudaklar geride söylenir.  Harflerin kesralı okunuşu; Örnek1; Ø Damme (Ötre); ince sese u-ü arası, kalın sese ise u sesi verir. (Harfin üzerinde kurdele halinde bulunur. Dudaklar önde söylenir. Harflerin dammeli okunuşu;  Örnek1; 2- Harflerin Cezmli  Okunuşu 1- Kendisine  sükun  denilen ve bulunduğu harfi  sakin  haline getiren (bulunduğu harfe de  sakin harf  denir...