Ana içeriğe atla

SÜNNETİN KONUMU

 SSÜNNETİN KONUMU

1. HZ. PEYGAMBER'E (S.A.V.) OLAN İHTİYAÇ

1.               Yüce Allah, kullarına doğru yolu göstersinler, onları uyarsınlar, hak yoldan sapmışlara kılavuzluk etsinler diye Kur’ân da Resul, Nebi ve Mürsel isimleriyle anılan insanlar arasından seçilmiş olan peygamberler göndermiştir ki ilk peygamber Hz. Âdem son peygamber Hz. Muhammed’dir.

2.               Peygamberler arasında Hz. Muhammed’e ayrı bir ihtimam verilmiştir ki Kur’ân da diğer peygamberlerden bahsedilirken isimleri kullanılması, Hz. Muhammed’den bahsederken ise ismi yanı sıra “Ey Nebi” ve “Ey Resul” gibi nidalar kullanılması bunun delilidir.

3.               Peygamberlerden bir kısmının adları Kur'an-ı Kerim’de anılmıştır ve bazılarına vahiy yoluyla kitaplar verilmiştir. Bir kısmı ise daha önceki peygamberlere gönderilmiş olan kitaplarla amel etmişlerdir.

4.               Son peygamber Hz. Muhammed’in (SAV) getirdiği Kur’an, bütün peygamberleri ve onlara Allah katından indirilen kitapları tasdik edip doğrular. Ancak Kur'an-ı Kerim, daha önce gönderilmiş olan diğer kitapların hükmünü nesh eder. Bu nedeni hem Kur’an’ın son kitap olması hem de önceki kitapların tahrif edilmiş olması sebebiyledir.

5.               Bütün peygamberlerde müşterek olan birtakım özellikler vardır:

Ø    Doğru sözlü ve güvenilir olmak (SIDK ve EMANET)

Ø    Vahiy almak

Ø    Vahyi tebliğ etmek (TEBLİĞ)

Ø    Allah tarafından seçilmiş Olmak

Ø    Günah işlemekten korunmuş olmak (İSMET)

Ø    Mucize göstermek

Ø    Beşerî niteliklere sahip olmak

Ø    Akıllı Olmak (FETANET)

6.               Kur'an-ı Kerim’de inananlara Hz. Peygamber’e karşı görevleri hatırlatılmıştır:

Ø    Ona ve getirdiklerine iman etmek (Fetih Suresi 8-9.ayet)

Ø    Hz. Peygamber’e ittibâ etmek (Al İmran 31.ayet)

Ø    Hz. Peygamber’e itaat etmek (Nisa Suresi 80.ayet -Al İmran 32) – (ÖRNEK: Zübeyr bin Avvâm ile Komşusu – Nisa Suresi 65)

Ø    Hz. Peygamber’i örnek almak (Ahzab Suresi 21.ayet)

7.               Kur’an-ı Kerim’de anlatılan esasların hayata nasıl geçirileceğini sünnetten yani Peygamberimizin (SAV) yaşantısından öğreniriz.

8.               Çünkü Kur’an’ın bizi yönlendirdiği yolun hayata geçmiş hali Peygamberimizin (SAV) sünnetinde yer almaktadır.

2. SÜNNETİN DİNDEKİ YERİ

1.               Sünnet, Kur’an’ın yanında dinin ikinci ana kaynağını teşkil eder. Sünnet lafzı ile değil manası ile vahiydir ki sahabeler sünnete ayrı bir ihtimam göstermişlerdir. (Örnek: Muaz bin Cebel’in Yemen’e Vali Olarak Gönderilmesi)

2.               Kur ’an-ı Kerîm’in birçok ayeti muhkemdir, yani hükmü açıktır. Sünnet ise bu hükümleri teyit eder.

3.               Kur’an-ı Kerîm’in bazı ayetleri mücmeldir, yani anlamı kapalı ve açıklanmaya muhtaçtır. Bu tür ayetleri açıklama görevi Resul-i Ekrem’e aittir.

Örnek: Namaz Emri

Örnek: Bakara Suresi 153. Ayet- Hadis: “Allah size leşi ve kanı haram kıldı”- “Size iki ölü ve iki kan helal kılınmıştır. İki ölü balık ve çekirge, iki kan da karaciğer ve dalaktır.”

4.               Peygamber Efendimiz, sadece emir ve tavsiyelerde bulunmakla yetinmemiştir. Hz. Muhammed, tebliğ ettiği ve öğrettiği ilahî buyrukları hayatın bütün alanlarında uygulamıştır. Örnek:

v    Toplum içinde ortaya çıkan problemleri halletmiştir.

v    Devleti yönetmenin ve orduyu idare etmenin örneklerini sergilemiştir.

v    Suçluları cezalandırmıştır.

v    Mükemmel aile hayatını göstermiştir.

3. HADİS VE SÜNNETİN BAĞLAYICILIĞI

Hadis ve sünnet;

1.               İslam’ın itikat, ibadet, muamelat ve ahlak şeklinde sistemleştirilen tüm yönlerini kapsar. Aynı zamanda Sünnet Kur’an’dan ayrı ve bağımsız bir şey olmadığı gibi Kur’ân’a da ilave değildir.  

2.               İslam'ın anlaşılabilmesi ve yaşanabilmesi için oldukça önem arz eder.

3.               Müslümanların hayat tarzında, karşılaştıkları problemlerin çözümünde, Kur’an’ın hemen peşinden gelen başvuru kaynağıdır.

“Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde -eğer Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- o hususta Allah'a ve Resulüne başvurunuz.” Nisa suresi, 59. ayet.

4.               İslam âlimleri, Peygamber Efendimizin bütün davranışlarını mutlaka uyulması gereken, aynı derecede bağlayıcı bir sünnet olarak değerlendirmemiştir.

v    İslam’a Anlatan Davranışları: Hz. Muhammed’in bu davranışları Müslümanlara İslam’ı anlatan ve açıklayan davranışlardır. Müslümanlar bu davranışlara uymak zorundadır.

Örnek: Suyu sağ el içmesi, Yemeğe başlarken besmele çekmesi, Namazını kılışını göstermesi vb.

v    Hasâisu’n-Nebî: Hz. Muhammed’in (sav) peygamberliğine özgü birtakım davranışlarına denir. Müslümanlar bu davranışların aynısını yerine getiremez. Getirirlerse haram işlemiş olurlar.

Örnek: Visal orucu tutması, kendisine gece namazının farz olması.

v    Beşerî Olmasından Kaynaklanan Davranışları: Hz. Muhammed’in insan olmasından dolayı gerçekleştirmiş olduğu davranışlarıdır. Hz. Muhammed’in bu davranışları kişisel özelliklerinden ve yaşadığı toplumdan gelmektedir. Müslümanlar bu davranışlara uymak zorunda değillerdir. Ama bu davranışları sırf peygamber yaptı diye yaparlarsa sevap kazanırlar. 

Örnek: Resul-i Ekrem’in giyim kuşamı, bazı yiyecekleri sevmesi ya da sevmemesi, bazı kokuları sevmesi ya da sevmemesi. Hubab bin Münzir – Bedir Gazvesi Askerlerin Dizilimi Örneği.

5.               Habeşistan kralı Necaşi’nin sorusuna Cafer b. Ebî Tâlib’in verdiği cevap sahabenin sünnete bağlılığını güzel bir şekilde özetlemektedir: 

4. SÜNNETİN EVRENSELLİĞİ

1.               Evrensellik, bir gerçekliğin bütün zamanları, tüm coğrafyaları, milletleri, ırkları, halkları muhatap alması, bunlar arasında herhangi bir ayrım yapmamasıdır.

2.               Kur’an-ı Kerim eksiksiz evrensel bir kitaptır. Kıyamete kadar hem lafzı hem hükmü baki kalacaktır. Bu anlamda da diyebiliriz ki onun anlattığı İslam dini kıyamet gününe kadar var olacak yegâne evrensel hak dindir.

3.               Resul-i Ekrem evrensel mesajın taşıyıcısıdır. Onun örnek hayatı, sünneti, Müslümanların hayatına ve insanlığın vicdanına bir yansımadır.

4.               Peygamberimiz kendinden önceki devirlerden süzülüp gelen insanlık mirasını üç şekilde değerlendirmiştir;

v    Gerçeğe aykırı olanları yok sayıp iptal etmiştir.

v    Uygun olanları aynen bırakmıştır.

v    Tahrif edilip bozulmuş olanları gerçeğe uygun hale getirip ıslah etmiştir.

5.               Evrensel mesajlar içeren bazı hadisler:

v    Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten mü'min sayılmaz. (Buhârî, Îmân, 6.)

v    Kişinin her işittiğini aktarması yalan olarak ona yeter. (Müslim, Mukaddime, 5.)

v    Ben iki grup insanın hakkının çiğnenmesine asla müsaade etmem: Yetim ve kadın. (İbn Mâce, Edeb, 6.)

v    Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. (Buhârî, Edeb 18.)

5. ÖRNEK ALMA İLE TAKLİT ETME ARASINDAKİ FARK

1.               Örnek alma, model alınan insanla özdeşleşmedir ki insanoğlu, hayatının her evresinde örnek alacağı bir model arayışına girer. Bu anlamda örnek almanın kişilik oluşumu ve gelişiminde önemli bir rolü vardır.

2.               Sırf taklit ile örnek alma davranışını birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü taklitte irade ve bilinç söz konusu değildir. Yani taklitte taassup vardır. Örnek alma ise davranışta tam bir irade ve şuurlu yöneliş vardır.

3.               Allah Teâlâ’nın insanlara peygamberler göndermesinin sebeplerinden biri örnek alınmaya değer şahsiyetleri belirlemek, her yönden ideal bir insan modeli göstermektir.

4.               Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizin Müslümanlar için en ideal örnek ve rehber olduğuna işaret edilmiştir. Peygamber Efendimizin örnekliği için Allah, Ahzâb Suresi 21.ayette “üsve-i hasene” yani en güzel örnek nitelemesi yapmıştır. Aynı zamanda Hz. Muhammed örnek alınırken i’tidal yoluna başvurmak esastır. Ayrıca Hz. Muhammed’de kendisinin Müslümanlar için bir örnek olduğunu “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”buyurarak belirtmiştir.

5.               Sahabe nesli kimi zaman Peygamber Efendimizin emirlerini anlamak konusunda ihtilafa düşmüş olsalar bile onu kendilerine örnek edinmek konusunda hiçbir zaman tereddüt etmemişlerdir.

Örnek: Hz. Muhammed’in Hendek Savaşı sonrası kendilerine ihanet eden Kureyza Yahudilerine savaş açılması gerektiği (Cebrail’in emri ile) emrindeki sahabelerin ihtilafı.

Örnek: Hz. Ebu Bekir, "Ben Resulullah’ın bir şey yaptığını gördüğüm zaman mutlaka onu yaparım." diyerek Peygamber Efendimizin sünnetine bağlılığını ifade etmiştir.

 

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d