Ana içeriğe atla

DİN HİZMETLERİ VE İLETİŞİM

 DİN HİZMETLERİ VE İLETİŞİM

1- Din Hizmetleri

1. Din hizmeti, Yüce Allah’ın hidayet rehberi olarak gönderdiği Kur’an’ın mesajlarının Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığıyla insanlığa iletilmesidir.

2. Din hizmeti ayrım yapılmadan herkese verilmesi gerekir.

Din Hizmetlerinin Amacı

1.  İnsanların ahlaki yönden gelişmelerine davranışlarını güzelleştirmelerine iyiliğe yönelmelerine kötülüğe engel olmalarına yardımcı olmaktır.

NOT: Ülkemizde din hizmetleri görevi, kanunla Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Bu görev Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı din görevlileriaracılığıyla yerine getirilmektedir. Bu görevliler imam hatip liseleri ve ilahiyat fakülteleri mezunları arasından seçilmektedir.

1.1- Din Hizmetinin En Temel Kavramları

1. Din hizmeti deyince akla;

Ø    İrşad

Ø    Tebliğ

Ø    Davet

Ø    Emr-i bi’l maruf ve nehyi ani’l-münker 

Ø    Cihad GİBİ TEMEL KAVRAMLAR GELMEKTEDİR.

1.1.1- İrşad:

1. İnsanlara doğru yolu göstermeye, onları uyarmaya ve faydalı işlere yöneltmeye irşad ismi verilir.

2. İrşat, gayrimüslimler için imana ve İslam’a davet etmek manasına gelirken Müslümanlara için ise imanın gereği olan salih amel ve güzel ahlakı hatırlatmak manasına gelmektedir.

3. Din hizmetlerinde görevli olan kimseler için hutbeler ve vaazlarirşad faaliyetlerinin en yoğun bir şekilde yerine getirildiği mecralardır. Bunun dışında çeşitli toplumsal faaliyetlerde de bu görevi devam ettirirler. Örnek: Sünnet Düğünü, Nikah Merasimi, Cenaze Töreni vb.

4. İrşad faaliyetleri peygamberler başta olma üzere bütün Müslümanların görevidir. İrşad faaliyetlerini sürdüren kimseler zaman zaman çeşitli zorluluklar ile karşılaşır. Bu zorluklar karşısında pes etmemelidir. Allah irşad faaliyetinde zorluklar karşılaşan kimselere Sabır ve Namazla Allah’a sığınmayı tavsiye etmektedir.

1.1.2- Tebliğ:

1. Tebliğ kelimesi sözlükte “ulaştırmak, iletmek, duyurmak ve bildirmek” anlamlarına gelir. Istılahi anlamı ise; “Allah’tan gelen ilahi hükümlerin hiçbirini gizlemeden, eksiltmeden ve herhangi bir ilavede bulunmadan insanlara bildirilmesine” denir.

2.  Peygamberlerin ortak sıfatlarından bir tanesi tebliğdir. Bu sebeple diyebiliriz ki; bütün peygamberler başlarına gelen zorluklara rağmen kendisine vahyedilen şeyleri insanlara iletmiştir.

Bu konu ile alakalı Allah Maide Suresi 67.ayette “Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır...” buyurmuştur.

3. Unutulmamalıdır ki; Tebliğ konusunda sadece peygamberlere iş düşmemektedir. Tebliğ, bütün Müslümanların görevidir. Her Müslüman kendi bilgi birikimine göre tebliğ de bulunması gerekir.

1.1.3- Davet:

1. Kelime manası “çağırmak ve dua etmek” olan davetin Istılahi manası “İslam’a ve İslam esaslarının uygulanmasına çağrı” anlamına gelmektedir.

2. Davet mevzuu da tebliğ konusunda olduğu gibi bütün Müslümanların görevidir. Ve lakin bu konuda en çok sorumluluk peygamberlere düşmektedir. Bu konuyla alakalı Allah Nahl Suresi 125.ayette şöyle buyurmaktadır; “(Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! ...”

3. Davet konusunda her konuda olduğu gibi Müslümanların Hz. Muhammed’i örnek alması gerekmektedir. Hz. Muhammed İslam’a daveti icra ederken ümitsizlik ve karamsarlığa düşmemiş daima sabır, azim ve inançla sürdürmüştür. Müslüman olan veya olmayan akraba ve çevresiyle ilişkisini kesmemiş, davetini sunmak üzere toplantılar düzenlemiştirİnsanların toplu olarak bulunduğu her yerde tebliğ faaliyetini sürdürmüştür.

1.1.4- Emr-İ Bi’l Maruf ve Nehyi Ani’l-Münker:

1. İyiliğin hâkim kılınması ve yaygınlaştırılması, kötülüğün önlenmesine emr-i bi’l maruf ve nehyi ani’l-münker denir.

2. Faziletli bir toplumun oluşturulması ve yaşatılması için gösterilen faaliyettir. Bu bakımdan cihadın bir türü olarak önem kazanmıştır.

1.1.5- Cihad:

1. Allah'ın gönderdiği dini esasların yaşanması hususundaki tüm engelleri kaldırmak için mücadele etmeye cihad ismi verilir.

Allah bu konu ile alakalı Al İmran Suresi 104.ayette şöyle buyurmaktadır: “Sizden öyle bir topluluk bulunsun ki -onlar insanları- İslam’a davet etsin; iyiliği emredip kötülükten sakındırsın. Onlar kurtuluşa erenlerdir.”

NOT: Bir Müslüman irşad, tebliğ ve davet faaliyetlerini sürdürürken güler yüzlü, yumuşak huylu, nazik (Örnek Hayber Kalesinin fethinde Hz. Ali örneği) olmalıdır. Aynı zamanda karşısındaki kimsenin kültür seviyesini, bilgi birikimini bilmeli ve somut deliller sunmalıdır. Aynı zamanda da kendi geliştirmiş bir kimse olması şarttır.

1.2-  Din Görevlisinin Nitelikleri

1.  Din, insanlara dünya ve ahirette nasıl mutlu olacaklarını, yaratılışlarındaki amacı, yaratana nasıl kulluk edeceklerini bildirir. Din hizmetlerinde görev alanlar ise din ile insanlar arasında köprü vazifesi gören kimselerdir. Bu bakımdan din hizmetlerinin toplumsal hayatta önemli bir yeri vardır. 

Bu mevzuu ile alakalı Allah Ahzab Suresi 45 ve 46. Ayetlerde şöyle buyurmaktadır; “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik”

2. Bir din görevlisinde bulunması gereken nitelikler kişisel nitelikler ve sosyal nitelikler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunlar;


1.3. Din Hizmetlerinde Görevler

1. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak din hizmetleri görevlerini yerine getiren görevliler şunlardır;

Ø    Müftü

Ø    Vaiz

Ø    İmam Hatip

Ø    Müezzin-Kayyım

Ø    Kur’ân Kursu Öğreticisi

1.3.1. Müftülük ve Vaizlik

1. Dinî bir konu hakkındaki soruya verilen cevaba “fetva” denir. Müftü “fetva veren” yani fıkhi bir meselenin hükmünü açıklayan kimsedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bu görevi almak için erkekler; İlahiyat alanında doktorasını yapmış veya Diyanet İşleri Başkanlığının bünyesinde açılan ihtisas kurslarında başarılı olmuş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu alanda yapmış olduğu sınavı kazanmış olması gerekir. Kadınların müftülük görevini icra edemezler.

2. Fetva verecek kimsenin Kur’an ve sünnetin genel ve özel hükümleri ayrıca şer‘i delillerden hüküm elde etme yöntemi konusunda yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Aksi takdirde ağı vebal altına girmiş olur ki bu mevzu ile alakalı Allah Nahl Suresi 116. Ayette şöyle buyurmuştur;

“Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, ‘Bu helaldir, şu da haramdır.’ demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan söylemiş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar hiçbir zaman kurtuluşa eremezler.”

3. Vaaz, iyiliğe teşvik, kötülüklerden sakındırmak maksadıyla kalpleri yumuşatıcı ve dinî vazifeleri yerine getirmeye özendirici bir üslup ile öğüt vermektir.  Vaaz eden kimseye “vaiz” denir. 

4. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı vaizler cami ve mescitler ile diğer mekânlarda toplumu dinî konularda bilgilendirmek, irşat, rehberlik, inceleme ve araştırma yapmakla görevlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bu görevi almak için erkekler; İlahiyat alanında doktorasını yapmış veya Diyanet İşleri Başkanlığının bünyesinde açılan ihtisas kurslarında başarılı olmuş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu alanda yapmış olduğu sınavı kazanmış olması gerekir. Kadınların ise; İlahiyat Fakültesini bitirmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu alanda yapmış olduğu sınavı kazanmış olması gerekir.

1.3.2. İmam Hatiplik ve Uygulaması

1.  İmam, cemaatin önüne geçip namaz kıldıran kişiye denir. Bu göreve imamlık veya imamet adı verilir. Hatip ise topluluk karşısında etkili ve güzel konuşan, cuma ve bayram namazlarında hutbe okuyan kişidir. Ülkemizde imam ve hatiplik görevini birlikte yürüten din görevlisine imam hatip ismi verilmektedir.

2. İmam hatipler cami ve mescitlerde din hizmetlerini yürütmek ve dinî konularda toplumu bilgilendirmekle görevlidir. Bir kimsenin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak bu görevi sürdürmesi için belli şartları taşıması gerekmektedir. Bunlar;

Ø    Müslüman olmalı

Ø    Akıllı ve Bulüğ Çağına Ermiş Kişi Olmalı

Ø    Erkek Olmalı

Ø    Kur’ân-ı Düzgün Okumalı

Ø    Fıkhi Manada Engeli Bulunmamalı

Ø    Namazla İlgili Fıkhi Hükümleri Bilmeli

Ø    En az İmam Hatip Lisesi Mezunu olmalı

NOT: İmam olan kimse cemaat içinde en zayıf kimseyi gözeterek namazı kıldırması sünnettir.

1.3.3. Müezzinlik ve Uygulaması

1. Müezzin, “ezan okuyan, kamet getiren” demektir. Müslümanlar günde beş defa ezanla namaza davet edilir.

2. Bir kimsenin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak bu görevi sürdürmesi için belli şartları taşıması gerekmektedir. Bunlar;

Ø    Ergenlik Çağına Girmiş Olmalı

Ø    Akıllı Olmalı

Ø    Takva Sahibi Olmalı

Ø    Erkek Olmalı

Ø    Kur’ân-ı Düzgün Okumalı

Ø    Fıkhi Manada Engeli Bulunmamalı

Ø    Namazla İlgili Fıkhi Hükümleri Bilmeli

Ø    En az İmam Hatip Lisesi Mezunu olmalı

3. Müezzinlik vazifesi uygulanırken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır;

Ø    Müezzinin gür ve güzel sesli olması (Sesinin gür çıkması için iki parmağı veya eliyle kulağını kapatır)

Ø    Ezanı ayakta ve yüksekçe bir yere çıkıp dinleyenlerin tekrarına imkân verecek şekilde yavaş okuması (Müstehap)

Ø    Ezan ve Kamet okurken, kıbleye yönelmesi ve ayakta olması

Ø    Ezanı abdestli okuması

Ø    Ezanı minareden okuyorsa, sağdan sola doğru dolaşarak okuması

Ø    “Hayye ale’s-salâh” derken sağa, “Hayye ale’l-felâh” derken sola dönmesi

NOT: Hz. Peygamber (s.a.v.), bir hadisinde müezzinlik görevinin önemine işaret ederek şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar müezzinlik yapmanın ve ilk safta bulunmanın ne kadar sevap olduğunu bilselerdi buna ulaşmak için kuraya başvururlardı.”

“Müezzin sesinin ulaştığı yer genişliğinde mağfirete erişir. Kuru ve yaş ne varsa ona şahitlik eder.”

4. İlk müezzin, ezan ve kameti Hz. Muhammed’den (s.a.v.) öğrenen Bilal-i Habeşi’dir (r.a.). Müezzinliğin ilk gündeme geldiği yer ise Medine olmuştur. İlk Müezzinleri şöyle sıralayabiliriz;

Medine’de; Hz. Bilal -i Habeşi (r.a.) ve Hz. İbn Ümmü Mektum (r.a.)

Kuba’da; Hz. Sa ‘d b. Âiz el -Karaz (r.a.)

Mekke’de; Hz. Ebu Mahzure (r.a.)

5. Eskiden camilerin bakım ve temizliği ile görevli kişilere “kayyım” denilirdi. Günümüzde camilerde ezan okumakla görevli olan müezzinler aynı zamanda caminin bakım ve temizliğinden de sorumlu oldukları için görev kadroları “müezzin-kayyım” olarak isimlendirilmiştir. Bu meslekte iki kademe vardır. Baş Müezzin ve Müezzin Kayyım.

1.3.4. Kur’an Kursu Öğreticiliği ve Uygulaması

1. Kur’an öğretimi, Hz. Peygamber döneminde başlayan ve günümüze kadar devam eden bir gelenektir. Çünkü Müslümanların, ibadetlerini yerine getirebilecek kadar Kur’an ezberlemeleri ve onu rehber edinebilecek kadar anlamını bilmeleri gerekmektedir. Hz. Muhammed, bu konu ile alakalı bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur;

“Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”

2.  Ülkemizde, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak; Kur’an-ı Kerim’i usulüne uygun olarak okumayı, ibadetler için gerekli sure, ayet ve duaları öğretmek, hafızlık yaptırmak ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatı hakkında bilgiler vermek amacıyla Kur’an Kursları faaliyet göstermektedir. Bu kurslarda eğitim ve öğretim faaliyeti için görevli olan kişiler “Kur’an kursu öğreticisi” olarak isimlendirilir.

3. Kur’an kursu öğreticiliği; adaylık döneminden sonra “Kur’an kursu öğreticisi”, “Kur’an kursu uzman öğreticisi” ve “Kur’an kursu baş öğreticisi”kariyer basamaklarına ayrılır.

1.3.5. Din Hizmetleri Adı Altında Cami Dışındaki Görevler

1. Din görevlisi cami dışındaki bazı ortamlarda da din hizmetlerini yerine getirmektedir. Bu kapsamdaki resmî görevlerden biri cezaevi din görevliliğidir.Cezaevlerinde din hizmetleri Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülmektedir. (Örnek; Din ve Ahlak Bilgisi Dersi, Mahkumlara Kur’ân Öğretimi, İlmihal Bilgisi, önemli gün ve gecelerde mahkumların katıldığı mevlit vb.)

2. Din Hizmeti, Aile danışma merkezleri, yaşlı dayanışma merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri, toplum merkezleri, bakım ve rehabilitasyon merkezleri, kreş ve gündüz bakımevleri, huzurevleri, yetiştirme yurtları ve çocuk yuvaları gibi sosyal hizmet kurumlarında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmektedir.

2. Din Hizmetlerini Zorlaştıran Sorunlar

1. Din hizmetlerini zorlaştıran ve engelleyen bazı sorunlar vardır;

Ø    Din Görevlisinin Kendisinden Kaynaklanan Sorunlar

- Bilgi yetersizliği (Din görevlisinin, dini konularda ve genel kültür konularında yetersiz bilgiye sahip olan bir kimse olması vb. Allah bu konuda Zümer Suresi 9.ayette şöyle buyurmaktadır; “De ki bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”)

- Mesleğe gereken önemi vermemek (Din görevlisinin mesleği gereği gibi temsil etmemesi, kendisine yakışmayan ortamlarda ve davranışlarda bulunması, gösterişçi-dedikoducu-tutarsız bir kimse olması vb.)

Ø    Cemaatten Kaynaklanan Sorunlar (Cemaati oluşturan kitlenin farklılıklarını gözeterek uygun bir iletişim yöntemi bulmalıdır)

- Cinsiyet

- Yaş

- Kültür

Ø    Ortamdan Kaynaklanan Sorunlar

- Fiziksel Konum (Örnek: Rutubetli yer, ısınma problemi vb.)

- Ses (Örnek: Mikrofonun bozuk olması vb.)

- Aydınlatma (Örnek: Işığının olmaması ya da loş olması vb.)

3. Din Hizmetlerinde Hedef Kitle

1.  Din hizmetlerinde hedef kitle; farklı kişi ve gruplardan oluşmaktadır. (Örnek; yaş, akıl seviyesi, eğitim düzeyi, öğrenme isteği, cinsiyet, Cuma cemaati, beş vakit namaz cemaati, bayram namazı cemaati vb.)

2. Din görevlisi, cemaatini tanımalı, onların ihtiyaç ve beklentilerine doğru karşılık vermeye çalışmalıdır. (Mesela yaşlılar gençlere göre “caizdir”, “caiz değildir”, “helaldir”, “haramdır” vb. gibi daha kesin cevap beklerken ya da      menkıbe ve hikâye ile bir mevzuun açıklanması isterken gençler verilen kesin bilginin arkasındaki hikmeti ararlar ve günlük hayattan örnekler ile konunun açıklanmasını talep eder.)

4. Din Hizmetlerinde İletişim

1. İletişim, duygu, düşünce ve bilgilerin çeşitli yollarla başkasına aktarılmasına denir ki iletişim ve konuşma becerileri, din hizmetlerinde önemli yer tutmaktadır.

2. Dinî iletişim ise içeriği dini mesajların oluşturduğu iletişim çeşididir ve din görevlileri ve din eğitimcileri aracılığıyla yoğun olarak sürdürülen bir süreçtir. Bu süreçte tebliğ faaliyetleri, dini yayma, yaşatma amacıyla yapılan her türlü eğitim-öğretim, irşat faaliyetleri dinî iletişim örnekleri olarak ön plana çıkar.

4.1- İletişimin Temel İlke ve Unsurları

1. İletişimi meydana getiren unsurlar kaynak, ileti, kanal ve alıcı olmak üzere 4 gruba ayrılmaktadır.

Ø    Kaynak: İletilmek istenen mesajın uygun kanallar vasıtasıyla alıcıya göndererek iletişim sürecini başlatan kimseye denir ki dini hizmetlerde bu görevi üstlenen kişi dini hizmetler işinde görevli olan kimsedir. 

v    Bu kimse alıcıda ki değerini yüceltmek için inanılırlık, saygınlık, sevilme ve uzmanlık gibi özelliklere sahip olmalıdır. 

v    Bu kimseler peygamber görevini yerine getiriyor olma bilincine sahip olmalıdırlar.

Ø    Mesaj (İleti): Bilgi, duygu ve düşüncelerin alıcıya gönderilmek üzere kaynak tarafından kodlanmış haline denilir ki dini hizmetlerde dinleyiciye ulaştırılmak istenen dini bilgi, duygu veya düşünceden ibarettir. 

v    Verilen mesaj da kaynak, somut deliller kullanılmalı, karşılaştırmalar yapmalı, konu ile alakalı uzman görüşlerine vb. yer vermelidir. 

v    Kaynak mesajı aktarırken alıcıyı harekete geçirecek duyguları ön planda tutmalıdır.

v    Kaynak ilettiği mesajın alıcıya etki etmesi için mesajı hayatına tatbik etmelidir.

Ø    Kanal: Mesajı kaynaktan alıcıya ulaştıran araca denir. Mesajın kaynaktan alıcıya ulaşmasını sağlayan kanallara ise iletişim araçları denir. 

v    Din hizmetlerinde kanal, genellikle kaynak ile alıcı yüz yüze gelmesinden ötürü söz, fiil, resim ve el hareketleri vb. olur. Kimi zaman da kitap, televizyon ve radyo vb. iletişim araçları olur.

Ø    Alıcı: Kaynağın iletmek istediği mesajı alan kişi ya da kişilerdir ki din hizmetlerinde bu kimselere dini hizmetlerden faydalanan kimselerdir. Kimi zaman camide cemaat kimi zaman ise cami dışında dini hizmetlerin gerçekleştiği ortamda dinleyiciler olur. Kimi zamanda bir okuyucu olabilir.

4.2- Dini İletişimde Üslup

1. Dini iletişimde en çok kullanılan ve en etkili yol sözlü iletişimdir ki Kur’ân da bu şekilde inmiştir ve yayılmıştır. Sözlü iletişimi etkin ve güçlü kılan özellikler;

Ø    İşitebilirlik: Anlaşılmayan üst düzey dil kullanımı iletişimi zorlaştırır.

Ø    Akıcılık

Ø    Telaffuz: Cümlelerin anlaşılır biçimde kurulması anlatımı kolaylaştırır.

Ø    Kelime Haznesi: Dini hizmeti yapan kimseler zengin bir kelime dağarcığına sahip olmalıdır. Böylece gereksiz kelime tekrarından kaçınmalıdır.

Ø    Üslup: Dini hizmeti yapan kimseler, konuşmalarını yaparken alıcıyı rahatsız etmeyecek bir üslupta yapmalıdır (nazik, sevecen vb.). Aynı zamanda muhataba değer vermelidir

Örnek: Allah Taha Suresi 44.ayette Hz. Musa ve Hz. Harun’a Firavun’a yumuşak bir üslup ile hitap edilmesini söyler.

Örnek: Peygamber bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Allah bütün işlerde yumuşak davrananları sever”

Ø    Konuya Vakıf Olma: Anlatılan konuya hâkim olma, hakkında örnekler vererek anlatma vb. alıcının daha kolay anlamasını sağlar.

Ø    Zamanlama

Ø    Güncelik: Anlatılan mevzuya günlük yaşamdan örnekler verme konunun kolay kavranmasını sağlar.

Ø    Ses Tonu ve Vurgular: Ses tonunun etkili kullanılması sözlü anlatımlara estetik katar.

4.3- Dini İletişimde Beden Dili

1. El, kol, baş ve vücudun diğer organlarını kullanarak yapılan, sözlü mesajı destekleyen bedensel hareketlere “beden dili” ismi verilmektedir. 

2. Din eğitiminde de beden dili aktif olarak kullanılmalıdır ki anlatılan dini meselenin etkisi dinleyicinin tarafında daha etkili olsun. Örnek;

Ø    Yüce Allah’tan ya da gökyüzünden bahsedilecekse; Sağ elin işaret parmağı yukarı dikey olarak kaldırılır.

Ø    Dinleyicilere söz yöneltilecekse; Vücut hafif öne doğru eğilir, sağ elin işaret parmağı yatay olarak dinleyiciye doğru yöneltilir.

Ø    Bir şeyin tartılması veya karşılaştırılması yapılacaksa; İki el açık tutularak aşağı indirilir ve yukarı çıkarılır.

3. Kişi beden dilini kullanırken bazı hususlara dikkat etmelidir. Aksi takdirde komik bir duruma düşebilir. Bu hususlar;

Ø    Yersiz el ve kol hareketi yapmamalıdır

Ø    Gereksiz yüz ifadelerinden, yapmacık jest ve mimiklerden kaçınmalıdır

Ø    Ciddiyetten uzak bir tavır sergilememelidir

Ø    Gereksiz yere sesini yükseltmemelidir

4. Kişi beden dili yanında kılık ve kıyafetine de dikkat etmelidir;

Ø    Toplumun orta düzeyini aşmayacak şekilde giyinmelidir

Ø    Vücut temizliğine dikkat etmelidir

Ø    Saç ve Sakal düzenine dikkat edilmelidir.

5. Şayet bir kimse bu kıstaslara uyarak sözlü anlatımı gerçekleştirirse;

Ø    Konuşmacı kendini kolayca ifade eder

Ø    Konuşmacının kendisine olan güveni artar

Ø    Konuşmacının konuşması bütünlük kazanır ve etkili sonuçlar verir

NOT: Sözlü anlatımda etkili bir konuşmanın oranlarını Doğan CÜCELOĞLU şöyle vermektedir;

Ø    Konuşma esnasında kullanılan kelimeler %10

Ø    Konuşma esnasında kullanılan ve değişken olan ses tonu %30

Ø    Konuşma esnasında kullanılan beden dili %60

4.4- Dini İletişimde İletişim Sorunları

1. İletişim unsuru tek taraflı icra edilen bir husus değildir. Bu sebepten ötürü diyebiliriz ki; din hizmetleri yürütülürken muhatabın yapısı, eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik durumu, yaşı farklı olmasından ötürü istekleri ve beklentileri doğrultusunda problemler çıkabilir (Aşırı genelleme – Ötekileştirme – Kişiselleştirme – Mutlakçılık – Zorlayarak Değiştirme Gayretleri – Tassub – Konuşmacıya Ön Yargılı Olma);

Ø    Kimisi camide cemaatle namazda huşu bozuyor diye çocukların camiye gelmesini istemezken kimisi çocukların “ağaç yaş iken eğilir” mantığı ilenamaza gelmesini destekler

Ø    Kimisi camide cemaatle namaz esnasında huşulu bir namaz olsun diye uzun ayetlerin imam tarafından okunmasını isterken kimisi dayanan var dayanamayan var mantığı ile kısa okunmasını talep eder vb.

2. Din hizmeti görevlisi bu gibi durumlarda en faydalı olabilecek şekilde davranmak için;

Ø    İletişim tekniklerini bilmeli ve becerilerini arttırmalıdır

Ø    Cümleleri yerinde ve zamanında olmalıdır

Ø    Cemaatten gelecek sorulara karşı hazırlıklı ve anlayışlı olmalıdır

Ø    Muhataba karşı her daim nazik, güzel hitapta bulunmalıdır ve muhatabı ile sevgi, saygı temelli iletişim kurmalıdır.





Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d