Ana içeriğe atla

SAHABEDEN ÖRNEK DAVRANIŞLAR

        SAHABEDEN ÖRNEK DAVRANIŞLAR

1- SAHABENİN CESARETİ VE SADAKATİ

1- Cesaret, güç/tehlikeli bir iş için kişi tarafından gösterilen yüreklilik, yiğitlik, çekinmezlik gibi davranışlardır. Sadakat ise dostluk, bağlılık, vefalı olmak, sözünde durmak ve doğrucu olmak manasına gelmektedir.
2- Sahabeler, başlangıçtan itibaren İslam’a sadakatle ve gönülden bağlıydılar. Bu nedenle de ne kadar da işkence görseler de ne kadar çaresiz kalsalar da  İslam’dan vazgeçmediler. Mesela Bedir Savaşı’nda Müslümanlar müşrikler karşısında 3 kat az olmalarına rağmen onlarla mücadele ettiler ve savaşı kazandılar. Cesaret ve sadakat timsali sahabelerden birkaç tanesi; 
-Hz. Ali: Allah’ın aslanı olarak bilinir. Küçüklükten beri Hz. Muhammed’in yanında kalmış ve İslam’a hizmet etmiştir. Hayber’de ki başarısı ise dillere destandır ki bu nedenle ona «Hayber’in Fatihi» denir; Hz. Muhammed, Hayber’in fethi uzaması üzerine «Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki Allah ve Resulü̈ onu seviyor. Allah, onun eliyle fethi müyesser kılacaktır. O, kaçan biri değildir.» buyurmuştur ve sancağı Hz. Ali’ye vermiştir.
-Ebu Dücâne: Hz. Muhammed’in Uhud Savaşı’nda «bu kılıcın hakkını kim verecek? (sahabeler bu sorunun manasını sorunca Hz. Muhammed cevaplıyor: kılıç kırılıncaya kadar çarpışmak)» sorusu neticesinde her ne kadar o kılıcı almak için başkası da yeltense Hz. Muhammed’in kılıcı verdiği kimse Ebu Dücâne’dir. Uhud Savaşı’nda Müslümanlara büyük fayda sağlamıştır ve Hz. Muhammed’in dua (“Allah’ım! Hareşe’nin oğlundan ben nasıl razı isem sen de razı ol.”) ve övgüsüne mazhar olmuştur.
-Hz. Ömer: Hz. Ömer, Müslüman olmadığı zamanda Mekkeli Müşrikler tarafından doldurulmuş ve Hz. Muhammed’i öldürmek ile görevlendirilmişti. Hz. Muhammed’i öldürmeye giderken yolda Nuaym bin Abdullah ile karşılaştı ve o sahabe Hz. Ömer’e kardeşinin Müslüman olduğunu söyledi. Bunu duyan Hz. Ömer çok sinirlendi ve kardeşinin evine gitti. Bu sırada Kur’ân okuyan kardeşi ve evdeki diğer kişiler, Hz. Ömer’in sesini duyunca Kur’ân’ı sakladılar. Ancak Hz. Ömer, durumu öğrenmişti ve kardeşinin kocasını tartaklamaya başladı. Araya girmeye çalışan kardeşini de tartaklayan Hz. Ömer’e kardeşi, putları terk ettiğini haykırdı. Kardeşini kanlarla gören Hz. Ömer’in kalbi yumuşadı ve Müslüman oldu.
-Zeyd bin Desinne: Zeyd, Reci’ Vakası’nda esir alınmıştı. Ona türlü işkenceler yapan müşrikler, onu öldürmeye karar verdiler. Zeyd ise bu durumda bile hiç korkmuyordu. Çünkü İslam’a kalpten bağımlı idi. Ebu Süfyan, Zeyd’in katledilişini seyretmek için toplanan halkın önünde Zeyd’e «Ey Zeyd! Allah iyiliğini versin. Şimdi senin yerine Muhammed’in bizim elimizde olmasını, onun boynunu vurmamızı ve senin de ailenin yanında olmanı ister miydin?» diye sordu. Zeyd ise «Onu bırak, vallahi Muhammed’in şimdibulunduğu yerde, ona eziyet veren bir dikenin olmasını ve benim de ailemin yanında olmamı istemem de sevmem de.» diye cevapladı. Ebu Süfyan ise bu cevap karşısında «Muhammed’in ashabının, Muhammed’i sevmesi gibi hiçbir insanın diğerini sevdiğini görmedim.» dedi.
-Bilal-i Habeşi: Habeşli bir köle iken sahibi Ümeyye bin Halef, Bilal-i Habeşi’yi İslam dininden vazgeçmesi için kızgın kumlara yatırıp üstüne kimi zaman sıcak ve ağır taşlar kimi zaman ise inek derisi koydu. Ancak Bilal-i Habeşi Hz. Muhammed’in anlattıklarından dönmedi. Sonunda Hz. Ebubekir onu satın aldı ve azat etti. 
-Yasir – Sümeyye – Ammar: İslam’ın ilk şehitleri Yasir ve Sümeyye, kendilerine türlü işkenceler yapılmasına rağmen hatta neticesinde şehit olmalarına rağmen İslam’dan vazgeçmediler. Oğulları Ammar ise anne-baba acısı görmesine rağmen (İslam uğruna) İslam’dan hiç vazgeçmedi ve Hz. Muhammed’in hep yanında oldu.
-Abdullah bin Mes’ud: Ashab, Mekke döneminin başında Kur’ân’ı hiç açıktan okuyamadıklarını ve Kureyşlilerin onu hiç duymadığını söylemiş. Abdullah bin Mes’ud ise neseb ve fiziksel olarak zayıf biri olmasına rağmen okumayı kendisinin yapabileceğini söyledi. Ancak sahabeler, Abdullah’ın değil de neseb ve fiziksel anlamda daha güçlü birinin Kur’ân’ı Kureyşlilere duyurmasını istedi. Ancak Abdullah bunu kabul etmedi ve bir kuşluk vakti Kâbe’ye giderek Kur’ân’ı okudu. Ancak bu hareket, Kureyşlileri çok kızdırdı ve Abdullah’ı tartakladılar. Arkadaşları, Abdullah’a işte bundan korkuyorduk dediler. Abdullah ise «Allah düşmanları, hiçbir zaman bana o andakinden daha zayıf ve hakir gelmedi. Eğer isterseniz yarın onlara aynısını yapmak üzere yine gideyim.” Ancak sahabiler, “Yeter, onlara istemedikleri şeyi duyurdun.” dedi.

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d