Ana içeriğe atla

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM

Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet

1.              Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere Kelime-i Tevhid” ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir. Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur.

Kelime-i Tevhid

1.              “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)” ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu kabul etmiştir.

2.              İslam dini, tevhid dinidir; tek olan Allah’a inanç duyma dinidir. Tevhid ’in zıddı ise şirktir. Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir. 

3.              Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler; Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin yegâne sahibi olduğunu bilmelidirler; ibadet sadece ona yapılır ve sadece ondan yardım istenir.

4.              Kelime-i tevhidin ikinci kısmı, Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğunu kabul etmektir. Hz. Muhammed, son din olarak gelen İslam’ın açıklayıcısı ve alemlere rahmet olarak Allah tarafından bütün insanlara gönderilmiştir. Bu sebepten ötürü onun söz, fiil ve takrirleri dediğimiz sünnetleri insanlar için çok önemlidir. Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu kabul etmemek, Müslüman olmak için engeldir. 

Kelime-i Şehadet

1.              “Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh. (Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve resulüdür.)” ifadesi kelime-i şehadet deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söyleyen kimse Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed’in ise onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik eder.

2.              Kelime-i şehadet ile kelime-i tevhid arasındaki tek fark “Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu” olduğu ifadesidir. Yani Hz. Muhammed, bir insan gibi doğmuş, büyümüş, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, üzüntüler-sevinçler yaşamış ve vefat etmiştir. 

3.              Hz. Muhammed bir kul olmasına karşın insanlara nasıl kul olunacağı konusunda rehberlik etmiş ve Allah, onu güzel ahlakı sebebiyle övmüştür. Bu sebepten ötürü insanlar için önemli bir yere sahiptir.

İmanın İnsana Kazandırdıkları

1.              “Mü’min iki kanatlı bir kuştur. Bu kanatın bir tanesi maddiyat diğeri ise maneviyattır.” Kuşun bir kanadının eksik olması ya da olmaması ise o kuşun uçamaması manasına gelir. İnsanın maddiyatından kasıt; yemesi, içmesi, dinlenmesi vesairedir. Maneviyatından kastı ise ruhunun beslenmesidir ki ancak bu da inanma ile olur. Dünyanın hengamesinden (korkularından, endişelerinden, sevinçlerinden, üzüntülerinden vs.), insan ruhunun temizlenebilmesi için insanın inanmaya ihtiyacı vardır. Allah bu hususta kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” buyurmaktadır.

2.              İnsana maddi-manevi rızıklar veren, insanın dualarını işiten ve dualarına icabet eden Allah, insana hiçbir zaman imanı sayesinde çaresiz ve ümitsiz hissettirmez. İnsanın Allah’a imanı, kendisine güç vererek dünya hayatında daha i’tidallı bir yol tutmasını sağlar.

3.              Peygamberlere iman, Allah’ın rahmetinin bir göstergesidir; Allah vahiy yoluyla insanlara emir ve yasaklarını bildirir. Böylece insanlar, dünya hayatında doğrunun yolunu daha kolay bulur. Ayrıca peygamberlerin insan olması, onların insanlar tarafından taklit edilmesinde kolaylık sağlar. Husus üzerinde Allah, “Ey İman Edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin…”

4.              Meleklere iman, insanın duyularıyla algılayamadığı ve maddi olmayan gayba inanmak olup bu dünyada insanoğlunun yalnız olmadığını kabul etmesidir. Böylece insan, Allah’ın kudretinin, iyiliğinin, güzelliğinin vs. hep var olduğunu düşünür ki bu durum insanın kendini itminanda hissetmesinde fayda vardır. Allah bu hususta “Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin!’ derler. ‘Biz, dünya hayatında da ahirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz.’”

5.              Bir kimsenin ahirete iman etmesi, ölüm karşısında kendini aciz hissetmemesi manasına gelir; ahirete iman ile kişi, öldüğünde hayatının bittiğini değil yeni bir hayatının başladığını bilincinde olur. Ayrıca ahirete iman eden bir kimse, geçici olduğunu düşündüğü dünya hayatında kötülük yapmaktan kendini alıkoyar.

6.              Kader, Allah’ın yeryüzündeki her şeyi belli bir düzene ve ölçüye göre yaratmasına denir. İnsan da bu ölçünün bir parçası olup Allah’ın koyduğu kanunlara göre yaşaması gerekir. Kader hususunda Allah, insanlara zorlama da bulunmamıştır. İnsan ister Allah ise yaratır. Bu hususu anlatmak için temel bir ifade kullanmak, konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır; “İnsan, Allah yazdığı için yaşamaz. İnsanın istediğini Allah yazmıştır ki Allah’ın ilim sıfatıyla bunu bilmesi kolaydır.” İnsan bu dünya da bir şeyi istiyorsa çalışmalı, çabalamalı ve sonunu Allah’tan dilemelidir ki buna TEVEKKÜL ismi verilir. 

İman Bakımından İnsanlar

1.              İnsanlar kendi içerisinde Allah’a ve dinine karşı tutumlarından ötürü mü’min, kafir ve münafık olarak 3 kısma ayrılmaktadır;

· Mü’min, aşağıda özelliklerini zikrettiğimiz kimselerdir. Allah, mü’min olan kulunu ahirette mükâfatlandıracağını şöyle dile getirmektedir; “İman edip salih amel işleyenler var ya onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Allah’ın istediği şekilde gayret gösterenlerin) Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!”

!            Sözlükte “güvenilen ve başkalarının da güvende olmasını sağlayan” manasına gelen mü’min, Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye (peygamber aracılığıyla) şüphesiz iman eden kimseye verilen isimdir. Bu iman hem kalp ile hem de dil iledir.  

!            Allah, mü’minler ile alakalı olarak “Mü’minler muhakkak kurtuluşa ereceklerdir. Onlar namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar. Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar. Zekâtı verirler. İffetlerini korurlar” ve Yine o mü’minler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler. Namazlarını titizlikle eda ederler. İşte vâris olacaklar bunlardır. Firdevs cennetine vâris olacaklar ve orada onlar ebedî kalacaklardır” buyurmaktadır. Hz. Muhammed ise mü’minleri yaprakları hiç dökülmeyen ve devamlı meyve veren hurma ağacına benzeti ki bu ağacın kökü imandır.

!            Mü’min olan kimse, etrafındaki insanlara karşı iyi davranır ve onlara sürekli faydalı olmaya çalışır. Bu hususta Hz. Muhammed, “Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin olsun ki mü’min bal arısına benzer; güzel şeyler yer, güzel şeyler üretir, (güzel yerlere) konar, (konduğu yeri de) kırmaz ve bozmaz” buyurmaktadır. 

!            Mü’min olan kimsenin yediği şey helal ve temizdir. Mü’minin ürettiği her şey insanlara ve kendisine faydalıdır. Bu hususta Hz. Muhammed, “Allah’ım! Beni, iyilik yaptığı zaman sevinç duyan, kötülük yaptığı zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle” buyurmaktadır.

· Kâfir, Allah’ın varlığına, birliğine, rızık veren olduğuna, yaşayan ve yaratan olduğuna vs. inanmayan ve hayatlarını kendi arzularına göre yaşayıp Allah’ın bu hususta buyruklarına uymayan kimselerdir ki bu kimseler Allah’ın sunduğu cennet ile mükafatlandırılacak ahiret hayatını bırakıp dünya hayatı ile yetinirler. Bu kimselerin özellikleri aşağıda zikredilmiştir.

!            Sözlükte “örten, gizleyen ve nankörlük eden” manalarına gelen kâfir kelimesi, Allah’a ve Allah’tan gelen şeyleri (peygamber aracılığıyla) inkâr eden manasına gelmektedir.

!            Allah’a başka bir varlığı ortak koşan kimselere müşrik ismi verilir ki bu kimselerin yaptığı işe, şirk ismi verilmektedir. Hz. Muhammed bu hususta “Her kim Allah’a bir şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme girer” buyurmaktadır.

!            Kur’ân’da Allah, ehl-i kitaba (İncil, Tevrat ve Zebur’a inanan ve Hz. Muhammed ile onun getirdiklerine inanmayan kimseler) kendisinin bir olduğunu ve kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları gerektiğini buyurmuştur. Bu hususta Allah “De ki: ‘Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Yalnız Allah’a tapalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını rab edinmesin...” buyurmaktadır.

!            Allah, Kur’ân’da her kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse o kimsenin Allah’ın istediği yoldan çıktığını ifade etmektedir. Ayrıca Allah, bu kimselere akıl verdiğini buna rağmen ise hala inkâr edenlerin ahirette cezalandırılacağını ifade etmiştir. Bu hususta “İşte böyle; Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkâr etmeleri karşılığı orası onların temelli kalacakları yerdir” buyurmaktadır. Bu nedenle Hz. Muhammed, “Allah’ım! Bozgunculuktan, münafıklıktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım” duasını sık sık etmemizi önermektedir.

· Münafık, iman etmemiş olan ancak menfaatleri uğruna inanmış gibi yapan kimselere denir ki Allah, onların cehenneme gideceği hususunda “Doğrusu münafıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar. (O gün) onlar için hiçbir yardımcı da bulamazsın” buyurmaktadır. Hz. Muhammed ise onların kıyamet günündeki halleri hususunda “Kıyamet günü Allah katında insanların en kötüsünün şunlara bir yüzle, bunlara diğer bir yüzle gelen iki yüzlü kimseler olduğunu görürsün!”  buyurmaktadır.

!            Yalancı, cimri ve kalplerinde mü’minlere karşı kin bulunan münafıklar, gerçekte iman etmediği gibi bir de kendi gibi olanlar ile ya da kafirler ile yan yana geldiklerinde inanlar ile alay ederler. Bu hususta Hz. Muhammed, “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” buyurmaktadır.  

!            Münafıklar, ibadet ve dua konusunda isteksiz haldedirler. Kötülüğü yaygınlaştırıp iyiliğe ise engel olmayan çalışırlar. Hem etrafındakileri hem de haşa Allah’ı kandırmaya çalışırlar. Bu hususta (onları iki yüzlülüğü hususunda) Allah, “İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ Derler. Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.” buyurmaktadır. 

Esmâ-i Hüsnâ’yı Tanıyorum

1.             Esmâ-i Hüsnâ, Allah’ın en güzel isimleri manasına gelmektedir. Kur’ân ise en güzel isimlerin Allah’a ait olduğu ve Allah’a dua ederken bu isimlerin kullanılmasının daha güzel olacağını, böyle bir duanın Allah’ın daha çok hoşuna gideceğini bildirmektedir. Allah (bu hususta) şöyle buyurmaktadır; “En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin…”

2.             Esmâ-i Hüsnâ, bize Allah’ın özelliklerini anlatmaktadır. Bu nedenle Müslümanlar, Allah’ın isimlerini, manalarını öğrenmeli ve onları sık sık tekrar etmelidir. Hayatını ise bu isimlerden öğrendikleriyle şekillendirmelidir. Mesela Allah’ın “el-kerîm” sıfatını öğrenen bir Müslüman, hayatında insanlara, hayvanlara, bitkilere karşı cömert davranmayı öğrenmelidir. 

Allah

1.             Yüce Rabbimizin zatına özel ismi olan Allah ismi, esmâ-i hüsnâ içerisindeki bütün isimleri kapsamaktadır. 

2.             Allah isminin çoğul kullanımı yoktur ve hiçbir isim onun yerine kullanılmaz. 

el-Vâhid, el Ehad

1.             el-Vâhid ve bu isme en yakın olan el-Ehad, Allah’ın yegâne varlık olduğunu yani tek ilah olduğunu ifade eden esmâ-i hüsnadandır.

2.             el-Vâhid/el-Ehad, Allah’ın benzeri olmadığını, eşi olmadığını, dengi olmadığını, zatından ve sıfatlarında yegane olduğunu ifade eder; Allah ezelden beri var olan ve ebediyete gidecek olan yegane varlıktır.

3.             İhlas suresi, Allah’ın tek olduğunu çok şiddetli vurguladığı için “Tevhid Suresi” olarak da anılır. 

el-Mü’min

1.             Mü’min, güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren manasına gelen esmâ-i hüsnadandır.

2.             Allah’ın mü’min ismi, kullara birtakım mesajlar vermektedir. Bunlar;

!                İnanan kimse hem dünyada hem de ahirette Allah tarafından güvencededir. 

!                İnanıp kendine sığınanı kimseyi Allah korur.

!                Allah, sözlerini tutar ve Müslümanlar için en güzel yardımcıdır.

3.             Allah’a iman etmek zaten ona güvenmek demektir. Allah, kendisinin dinleyenlerin devamlı yanındadır. 

Yorumlar

Yorum Gönder

EN ÇOK OKUNANLAR

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d