SAHABENİN FAZİLETİ ÜNİTESİ
AYETLERİN DİLİYLE SAHABE
Ø Hz. Muhammed zamanında
yaşamış olan, onunla sohbet eden ve Müslüman olarak vefat eden kimselere sahabe-ashab (tekili sahabi) ismi
verilir. Sahabeler, İslam’ı ilk kaynağından
öğrenmiş ve İslam’ın yayılmasında büyük zorluklar ile baş etmiş kimselerdir. Ayrıca Sahabiler, İslam’ın kardeşlik,
mertlik, cömertlik ve yiğitlik gibi değerlerini en güzel yaşatmışlardır.
Ø Kur’ân’ın 23 yıllık nüzul
sürecine tanık olan, Peygamberden ilk terbiyesini alan ve peygamberin vefalı
dostları olan sahabeler, Müslüman olarak derecenin en üst kısmındadır. Ancak
onların kendi arasında da bir derece farkı vardır.
Ø Allah, Kur’ân’ın birçok ayet-i
kerimesinde sahabilerin ahlaklarını,
dine ve Hz. Muhammed’e bağlılıklarını, fedakarlıklarını vs. övmüştür;
v “İslam’ı ilk önce kabul eden
muhacirler ve ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı
olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük başarıdır.”
v
“…İçinizden,
fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar (diğerleri ile) bir değildir.
Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla
beraber Allah hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Allah, bütün
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
v
“Onlardan
(muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine
yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı
içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde
bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından
korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
Ø Allah, Kur’ân’ın birçok ayet-i
kerimesinde özelde sahabileri genelde
ise İslam ümmetini en hayırlı toplum olarak nitelemiştir;
v “Siz, insanların iyiliği için ortaya
çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve
Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı elbet bu, kendileri için çok iyi
olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.”
v
“İman
edip hicret eden, Allah yolunda cihat edenler ve (muhacirleri) barındırıp
(onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir
bağışlanma ve bol rızık vardır.”
v
“Muhammed,
Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar inkârcılara karşı çetin,
birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde,
Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan
alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan
durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış,
gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler.
Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam
ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir
bağışlama ve büyük bir mükâfat vadetmiştir.”
Ø
Hz. Muhammed, 1500 Müslüman ile beraber sadece Kâbe’yi
ziyaret etmek amacıyla (umre yapmak amacıyla) Medine’den Mekke’ye doğru yola
çıktı. Hz.
Muhammed savaşma niyeti olmadığını göstermek adına hiçbir savaş aleti yanına
almadı ve aldırmadı. Hz.
Muhammed niyetini anlatması adına Mekkeli Müşriklere bir elçi gönderdi. Ancak
Mekkeli Müşrikler, şehre girilmesine izin vermedi. Bu sefer Hz. Muhammed,
Mekkelilerin iyi tanıdığı olan Hz. Osman’ı elçi olarak gönderdi. Ancak bu sefer
de Mekkeli müşrikler, Hz. Osman’ı alıkoydular ve öldürdük diye yalan haber
yaydılar. Bu
durum üzerine sahabiler, semure ağacının altında Hz. Muhammed’e gerekirse
kanlarının son damlarına kadar savaşacaklarına yönelik söz vermişlerdir. Buna “Rıdvan Biatı” denir. Allah, sahabilerin bu harekete bir ayette
şöyle övmüştür; “Ant olsun ki o ağacın altında sana
biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş,
onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.”
Ø
Sahabiler,
mallarını-mülklerini İslam için feda etmişlerdir.
Allah, bu hususta şöyle buyurmuştur; “Fakat Peygamber ve
onunla beraber inananlar; mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. İşte bütün
hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir. Allah onlara,
içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır.
İşte büyük kazanç budur.”
HADİSLERİN DİLİYLE
SAHABE
Ø
Hz. Muhammed, sahabesine karşı son derece özel ve yakın
bir şekilde yaklaşırdı; her daim güler yüzlü, sevgi ve merhametliydi. Hz. Muhammed, sahabesine verdiği değeri söz ve davranışları
ile de ortaya koyardı; ashabının sorun ve sıkıntıları ile
ilgilenir, hasta olanları/hastası olanları ziyaret eder, cenazesi olanlara
taziyeye, düğünü olanların düğününe gider, çocuğu olanları tebrik eder vs.
Mesela Hz. Muhammed’in yanında bulunan kimse her daim “Peygamberimizin yanında benden daha hayırlı kimse yok” şeklinde düşünürdü. Hz. Muhammed’in sahabesine verdiği
değer neticesinde hadis kitaplarında bu değerin anlatıldığı (Hz. Muhammed,
sahabelerine iyi davranmış ve davranılmasını istemiştir) “Fedâilü’l-Ashab” ve “Fedâilü’s-Sahabe” isimli başlıklar oluşmuştur. Hz. Muhammed sahabeleri ile
alakalı “İnsanların en
hayırlıları benim asrımda yaşayanlardır. Sonra ondan sonra gelenler, sonra da
ondan sonra gelenlerdir” ve “Yıldızlar
gökyüzünün emniyetidir. Yıldızlar gitti mi vadedilen şey gelir. Ben de ashabım
için emniyetim. Ben gittim mi onlara vadedilen şey gelecektir. Ashabım da
ümmetim için emniyettir. Ashabım gitti mi ümmetime vadedilen şey gelir” buyurmaktadır.
Ø Hz. Muhammed, sahabelerinin davetlerine icabet eder, kimi zaman onlarla
şakalaşır kimi zaman onlarla hediyeleşir, fikirlerine önem verir ve bazı
zamanlar kendi düşüncesine aksi de olsa onların düşüncelerini uygulardı. Mesela Bedir Savaşı’nda karargâhın
kurulacağı yer Hubab bin Munzir tarafından belirlenmiştir. Uhud Savaşı’nda
Peygamber’in fikrinin zıddına savaş, meydan savaşı şeklinde olmuştur.
Ø
Hz. Muhammed, sahabelerini kimi zaman sözleri
ile onare etmiştir. Bu hususta bir sözünde “… Allah’a yemin ederim ki şayet hicret olmasaydı elbette ensardan
bir kişi olurdum. Şayet bütün insanlar bir yola gitse ve ensar da ayrı bir yola
gitse elbette ben ensarın yolunu tutardım. Ey Allah’ım! Ensara, ensarın
çocuklarına ve ensarın çocuklarının çocuklarına rahmet et” başka bir sözünde ise “Ensarı ancak mümin olan sever, ensara ancak münafık olan
buğz eder. Onları seveni Allah da sever. Onlara buğz edene Allah da buğz eder.” buyurmuştur.
Ø
Hz. Muhammed’in kimi sahabelerini kişisel
olarak da övdüğü görülmüştür. Bu hususta bir sözünde Hz. Ömer’e yönelik “Güneş, Ömer’e daha hayırlı bir kimse üzerine doğup
batmadı” buyurmuştur. Başka bir sözünde bir
kuyu alıp Müslümanlara bağışlayan Hz. Osman hakkında ise “Ya Rabbi! Osman’a cenneti vacip kıl” şeklinde dua etmiştir. Hz. Muhammed bir diğer sözünde ise
Hz. Ali’ye yönelik “Sen dünyada da ahirette
de benim kardeşimsin” buyurmuştur.
NOT: Hz. Muhammed ashabıyla alakalı “Dikkat edin! Gerçek hayat, ahiret hayatıdır. (Allah’ım)
Ensar ve muhacirleri bağışla” buyurmaktadır.
GENÇ SAHABİLER
Ø
Her yaştan sahabesi olan Hz. Muhammed’in
nezdinde gençlerin ayrı bir yeri vardır. Çünkü gençler enerjisi ile her daim
Hz. Muhammed’in yanına olmuş ve İslam davasının yayılmasında her zaman safların
en önlerinde olmuşlardır. Bu genç sahabilerden bazıları üzerinde duracağız;
v
Musab bin Umeyr
· Kureyş’in önemli ve zengin
olan ailelerinden birinde dünyaya gelen Musab, yakışıklı ve giyimine çok özen
gösteren bir sahabeydi. Aynı zamanda Hz. Muhammed’e ilk
iman edenlerden biriydi.
· Musab, Müslüman olduğunu ilk
olarak ailesinden gizledi. Ancak ailesi bu durumu öğrenince fikrinden dönsün
diye kendisine çok baskı yaptılar ve onu hapsettiler. Baskılardan bunalan
Musab, 615 yılında Habeşistan’a
hicret edenlerin içinde yer aldı ve I. Akabe biatına kadar Habeşistan da kaldı.
· I. Akabe biatından sonra Hz.
Muhammed, Musab’ı Medine’ye ilk
öğretmen olarak gönderdi; Medinelilere İslam’ı öğretmesi amacıyla
gönderdi. İlk Cuma namazını kıldıran
Musab, II. Akabe biatında Medineliler ile
Mekke’ye geldi ve 3 ay burada kaldıktan sonra Medine’ye geri döndü.
· Bedir ve Uhud Savaşı’na
Hz. Muhammed ile katılan Musab, Uhud Savaşı’nda şehit oldu. Bedir de
muhacirleri Uhud da ise tüm müslümanların sancağını taşıyan Musab, şehit
olduktan sonra üzerini örtecek tam bir kefen kendisine bulamadılar. Başını
örtseler aşağısı, aşağısını örtseler başı açıkta kalan Musab’a, peygamber
emriyle kefen olarak kullanılacak parçası ile başını örttüler. Geri kalan
kısımları için izhir verilen bitki ve kokulu bir demet ot ile örtülmesi
yapıldı.
v
Cabir bin Abdullah
· II. Akabe biatına katılan
en küçük Medineli olan Cabir bin Abdullah, çocuk yaşta Müslümanlığı kabul etmiştir.
· Bedir Savaşı’na katılmak
isteyen Cabir’e babası izin vermemiş ve 9 kız kardeşine bakması için babası onu
Medine’de bırakmıştı. Uhud Savaşı’nda
babası vefat eden Cabir bin Abdullah, bundan sonraki bütün savaşlarda Hz.
Muhammed’in yanında savaşa katılmıştır.
· Tebük Seferi esnasında Cabir’in
devesi rahatsızlandı. Cabir durumu Hz. Muhammed’e anlattı. Hz. Muhammed ise devenin yanına geldi ve onu suratına
eliyle bir su serpti ve dua etti. Bunun üzerine deve kalkıp yürüdü. Sonrasında Hz. Muhammed, Cabir’e
deveyi kaça aldığını sordu. Cabir ise 13 dinara aldığını söyledi. Hz. Muhammed,
Medine’ye kadar devesinden faydalanmasını ve 13 dinara deveyi kendisine satmasını istedi. Cabir bunu kabul etti. Medine’ye varınca ise Hz.
Muhammed, 13 dinarı Cabir’e verdi ve deveyi de almadı.
· Peygamberden birçok hadis rivayet
eden Cabir, gösterişi sevmeyen ve
lüksten hoşlanmayan biriydi. 94 yaşında vefat etti.
v
Üsame bin Zeyd
· Babası Hz. Muhammed’in azatlı
kölesi Zeyd bin Harise, annesi ise Hz. Muhammed’in dadısı
Ümmü Eymen’dir.
· Sahabeler arasında Üsame, “Hibb-u Rasulillah” olarak bilinmektedir.
· Hz. Muhammed, Üsame’yi kendi ailesinden
gibi görürdü; kimi zaman bir dizine Hasan’ı bir dizine Üsame’yi alır ve onlar
için dua ederdi.
· Hz. Muhammed, Üsame henüz 18
yaşına iken askerlerin arasında Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer gibileri varken onu
komutan olarak atamıştı. Bu durum sahabeler arasında hoşnutsuzlukla
karşılanmıştı. Rasulullah ise bu hoşnutsuzluğa cevap olarak “Siz Üsame’nin emirliğine karşı çıkıyorsunuz. Bundan önce
de babasının emirliğine karşı çıkıyordunuz. Allah’a yemin ederim ki babası
nasıl bana insanların en sevimlisiyse ondan sonra Üsame de bana insanların en sevimlisidir.” buyurmuştur.
· Hz. Ömer, devlet malından halka dağıtım
yapmıştı. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, Üsame’ye neden fazla mal verildiğini babasına
sormuştur. Hz. Ömer ise “Çünkü
onun babası Zeyd bin Harise, Resûlullahın yanında senin babandan daha hayırlıydı.
Üsame de Resulullah’ın yanında senden daha hayırlıdır” şeklinde cevap vermiştir.
v
Ammar bin Yasir
· Hz. Muhammed’e inanan ilk 7 kişiden biri olan Ammar, Daru’l Erkam’ın
evinde Müslüman olmuştur.
· Ammar’ın ailesi Mekke’de
kendisini koruyacak kimse olmadığı için İslam’dan dönmeleri için kendilerine
büyük işkenceler yapılmıştır; Annesi Sümeyye, Ebu Cehil
tarafından şehit edilmiş ve İslam’ın ilk şehidi olarak tarihe geçmiştir. Babası
Yasir ise müşriklerin uzun süreli işkencelerine dayanamayıp şehit olmuştur.
· Ammar, kendisine yapılan yoğun işkence
neticesinde dayanamayıp Hz. Muhammed aleyhinde işkenceden kurtulmak için konuşma
yapmıştır. Sonrasında ise büyük bir üzüntü ile durumu Hz. Muhammed’e
anlatmıştır. Hz. Muhammed ise Ammar’a bunu yaparken ne hissettiğini sordu.
Ammar ise kalbinin iman ile dolu olduğunu söyledi. Hz. Muhammed ise Ammar’a yaptığında sakınca
olmadığını ve yine zorlarlar ise aynı şeyi yapabileceğini ifade etti.
Neticesinde “Kalbi imanla dolu olduğu
halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece
göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır” ayeti nazil olmuştur.
· Bedir, Uhud ve Hendek gibi
savaşlara Hz. Muhammed ile katılan Ammar, Mekke’de iken evine bir mescid inşa
ettirmiştir. Evine ilk mescit inşa eden
kimse Ammar’dır.
· 90 yaşını geçkin vefa etti.
v
Zeyd bin Sabit
· Medine’nin Hazreç Kabile’sinin Neccaroğulları kolundan olan Zeyd, Hz.
Muhammed Medine’ye hicret ettiğinde 11 yaşındaydı ve hafızası çok kuvvetliydi.
· Vahiy katiplerinden ve
hafız olan Zeyd, peygambere yabancı dillerde gelen
mektupları çevirecek güvenilir bir adama ihtiyaç duyulduğunda Hz. Muhammed,
Zeyd’den İbranice öğrenmesini talep etmiştir.
· Yaklaşık 15 gün içerisinde İbranice öğrenen Zeyd, İbranice dışında Farsça, Rumca,
Kıptice ve Habeşce dillerini öğrenmiştir.
· Bilhassa miras hukukunda çok bilgili olan Zeyd, fıkıhta son derece
ileri gitmişti.
· Zeyd bin Sabit, Hz. Ebubekir zamanında Kur’ân-ı Kerim iki kapak arasına
alındığında ve Hz. Osman döneminde Kur’ân-ı Kerim çoğaltığında oluşturulan komisyonun
başkanıydı.
NOT:
· Sahabe: Hz. Muhammed’i gören, Müslüman
olan, sohbetine katılan ve Müslüman olarak vefat eden kimseye verilen isimdir.
· Tabiûn: Sahabeyi gören, Müslüman olan,
sohbetine katılan ve Müslüman olarak vefat eden kimseye verilen isimdir.
· Tebe-i Tabiûn: Tabiûnu gören, Müslüman olan,
sohbetine katılan ve Müslüman olarak vefat eden kimseye verilen isimdir.
· Muhadram: Hz. Muhammed zamanında yaşamış,
iman etmiş ancak iman eder bir şekilde Hz. Muhammed’i görememiş kimselere
muhadram ismi verilir.
Yorumlar
Yorum Gönder