ÇEVREMİZDE DİNİN İZLERİ
MİMARİMİZDE DİNİN İZLERİ
Ø Bir yapıyı sağlam, gösterişli ve kullanışlı bir şekilde inşa etme
sanatı olan mimari de, dinin, adetlerin, gelenek
ve göreneklerin vs. etkisini görmek gayet doğal bir durumdur. Mesela cami, mescit,
türbe, kümbet, külliye, hamam vs. gibi yapılar dinin etkisi ile ortaya çıkmış
olan yapılardır.
NOT: Cami kelimesi, kelime manası olarak
bir araya getiren, toplayan ve bir arada bulunduran manasına gelirken mescit kelimesi ise secde edilen yer manasına gelmektedir.
Camiler
Ø İslam anlayışında bayram namazı, Cuma namazı
gibi ibadetler, cemaatle (toplu bir şekilde) kılınması emredilen ve günlük
kılınan 5 vakit namaz ise peygamber tarafından cemaatle kılınması teşvik edilen
ibadetlerdir. Bu sebeple namazların kılınması için büyük mekanlara ihtiyaç
duyulmuştur. Bu ihtiyaç cami ve mescitlerle giderilmeye çalışılmıştır. Mescitler camilere göre minaresiz ve daha küçük
yapılardır.
Ø Camiler müslümanların hayatında önemli bir
yere sahiptir; Müslümanlar camilerde bir araya gelerek birbirlerinin
sevinçlerinden, üzüntülerinden, sıkıntılarından vs. haberdar olurlar. Böylece
birlik ve beraberlik içerisinde olurlar. Ayrıca cemaatle yapılması emredilen Cuma
ve Bayram namazı gibi ibadetlerde okunan vaazlar ile Müslümanlar bilinçlenir ve
ahlaki açıdan gelişirler.
Ø Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle beraber
onların kültüründe olan anlayışları cami yapımlarına yansımıştır. Mesela bozkır
kültüründe Türklerin kullandığı çadır şekilleri, Türklerin yaptıkları
camilerde, kümbetlerde vs. görmek mümkündür. Türklerin İslamiyet’i kabul
etmesiyle inşa ettikleri İslami anlamdaki mimari yapıların en güzel örneklerini
Selçuklu, Anadolu Beylikleri, Osmanlı ve Cumhuriyet zamanında görmek mümkündür.
v Osmanlı Dönemi’nde inşa
edilen Süleymaniye Camii ve Edirne’de inşa edilen Selimiye Camii bu örneklerin en güzellerindendir.
v Cumhuriyet Dönemi’nde inşa
edilen Ankara’daki Kocatepe Camii ise en
güzel yapılan Camii örneklerin arasında sayılabilir.
NOT: Türk kültüründe var olan çadırlardaki kubbe görüntüsü
camilere de taşınmıştır. Kubbe, cami
tavanındaki yer alan yarım daire şeklindeki yapının ismidir.
Ø Türk Mimarisi yapılan
mimari yapıların sağlamlığı kadar süslemesi ile de ilgilenmiştir; camilerin ve mescitlerin içerisi ayetlerle,
hadislerle, Allah’ın, Hz. Muhammed’in ve dört halifenin isimleri ile süslenmesi yapılmıştır. Ayrıca kelime-i şehadet, kelime-i tevhid vs. gibi yazılar yine süslemelerde kullanılmaktadır. Bu yapılan
süslemeler hat sanatının doğmasına sebep olmuştur.
Ø Cami içerisinde ibadetleri kolaylaştıracak kısımlarda mevcuttur;
v Mihrap, camilerde ve mescitlerde kıble
yönünü gösteren duvarda bulunan ve imam ayrılmış olan oyun-girintili yerdir.
v Minber, cami ve mescitlerde imam hatibin
hutbe okumak amacıyla çıktığı yüksek merdivenli yere denir.
v Vaaz Kürsüsü, cami, mescit ve medreselerde imam
hatibin ders yapması amacıyla inşa edilen hafifçe yüksek mimari yapının
ismidir.
v Mahfil, cami ve medreselerde müezzin için ayrılmış olan ve hafifçe yüksek
olan yerin ismidir.
v Minare, namaz vaktinin geldiğini bildirmek
amacıyla ezanın okunduğu camiye bitişik olan uzun ve ince yapılı yerdir. Minare
de şerefe ismi verilen bir balkon vardır. Ezan okuyacak kimse şerefeye çıkarak
ezan okur.
NOT: Cuma ve bayram namazlarında cemaati bilgilendirmek amacıyla
yapılan dini içerikli konuşmaya hutbe,
hutbe veren din görevlisine ise hatip ismi verilir. Cami
ve mescitlerde genellikle namaz öncesi yapılan dini içerikli konuşmalara vaaz
ismi verilirken vaazı veren din görevlisine ise vaiz ismi verilir.
Medrese
ve Hastaneler
Ø Çevremizde dinin izlerini gördüğümüz bir diğer yapılar içerisinde eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapıldığı
medreseler ve hastaların tedavi edildiği dâruşşifâlardır. Yeri
gelmişken ifade etmemiz gerekir ki, mimari
yapılar bir coğrafyanın vatan yapılmasında önemli bir yere sahiptir; onlara
sadece taştan/topraktan yapılan bir yapılarmış gibi bakmak oldukça yanlıştır. Mimari yapılar, o yapının kime ait olduğunu gösteren
bir mühür niteliğindedir. Bu nedenle dedelerimizin bıraktığı bu mühürlere iyi
bakmamız ve sahip çıkmamız lazımdır. Çünkü bu
atalarımıza saygımızı ve vatana bağlılığımızı gösteren bir nişanedir.
Ø Dâruşşifâlarda kullanılan
tedavi yöntemleri geleneksel yanı olduğu kadar bugün alternatif tıp olarak
nitelenen tedavi şekillerini de içermekteydi. Mesela ruh ve sinir hastalıklarında
Müslüman doktorlar musiki ile tedavi etmeye çalışmıştır. Dâruşşifânın bu
yöntemi kullanması ona birçok hastanın müracaat etmesini sağlamıştır. Bu nedenle dâruşşifânın bir bölümü sadece ruh ve sinir
hastalıkları için ayrılmıştır.
Ø
Birçok
ilim ve bilim adamının geliştiği medreselere Konya’daki
Karatay Medresesi ve Sivas’taki İnce Minareli Medresesi örnek
olarak verilebilir.
Ø Dinimizin yardımlaşmaya ve dayanışmaya verdiği önem malum olup bu
anlamda medrese ve dâruşşifâ haricinde birçok yapı yapılmıştır. Mesela meydanlarda insanların su içmesi için çeşmeler, yoksulların
doyurulması için aşevleri bu yapılardan bazılarıdır.
MUSİKİMİZDE DİNİN İZLERİ
Ø
Musiki
ya da günümüzün diliyle müzik, insanların duygularını
ve düşüncelerini kulağa hoş gelen sesler ile anlatmasına verilen isimdir. İnsanlar kulağına hoş gelen sesleri dinlemekten zevk
aldığı için müzik, etkili bir iletişim aracıdır.
Ø Musiki/Müzik, İslam’da yanlış yorumların çok olduğu mevzudur.
İslam, insanların ölçüyü kaçırmayacak tarzda eğlenmesi hususunda izin
vermektedir. Bu anlamda insana ALLAH’I ve
ALLAH’IN HÜKÜMLERİNİ UNUTTURMAYAN/İSYAN ETMEYEN/YALANLAMAYAN her müzik
helaldir.
Ø Hz. Muhammed zamanında Kur’ân’ın ve
ezanın makamla okunması, dini musikinin gelişmesine katkı sağlamış olup, bu
alanda yapılan çalışmalar makamların doğmasına sebebiyet vermiştir. Dini Musiki kendi içerisinde 3 gruba ayrılmaktadır;
v Cami Musikisi
v Tasavvuf Musikisi
v Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği
Cami
Musikisi
Ø
Cami içerisinde ibadet yapmak amacıyla oluşturulan sese
dayalı musikiye Cami Musikisi ismi verilir ki Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte dini musiki hayatın her
alanında kendini göstermiştir. Ezan, kamet, sala,
teşbih, ilahi, mevlid vs. cami
musikisinin önemli türlerindendir. Bu cami
musikileri içerisinde Hz. Muhammed’in doğumundan ölümüne kadar hayatını övgü
dolu sözlerle anlatan ve makamlara göre okunan uzunca bir şiir olan mevlidin, Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Mevlitlerin
içerisinde en meşhuru “Süleyman Çelebi” tarafından yazılan ve halk arasında “Mevlit” olarak
bilinen “Vüsletü’n Necât” adlı eserdir. Bu eser sonradan makama dökülmüş
olup bilhassa kandil gibi önemli gecelerde ve taziyelerde eskiden beri
okunagelmiştir.
Ø Cami Musikisinin
gelişmesinde Mustafa Itri Efendi, Hacı Arif Bey ve Dede Efendi gibi kimseler
önemli yere sahiptir.
Tasavvuf
Musikisi
Ø İnsanlara Allah’a kulluğu
hatırlatmak amacıyla ortaya atılmış olan müzik türüne tasavvuf musikisi ismi verilir. Mevleviler ve Alevi Bektaşilerdeki ilahi ve nefesler bu türün
en güzel örnekleri arasındadır.
Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği
Ø Ülkemizde Karacaoğlan, Pir
Sultan Abdal ve Aşık Veysel gibi birçok bestekar ve sanatçı
yetişmiştir. Bu kimseleri okudukları ve besteledikleri birçok parçada doğruluk, adalet, mütevazilik, sabır, tevekkül vs. ile
alakalı birçok dini kavram geçmektedir.
NOT: Gelecek nesillerin milli musikimizi öğrenebilmesi
için bu tarz dini musiki eserlerin icrası ve gençler arasında
yaygınlaştırılması önemli bir yer kapsamaktadır.
S117-118’de GEÇEN
SORDUM SARI ÇİÇEĞE VE NASİHAT
PARÇALARINA BAK !!!
Edebiyatımızda Dinin İzleri
Ø Her toplumun kendine özgü bir
şekli olan Edebiyat, duygu
ve düşüncelerin dil yardımıyla kelimeler ve yazıya döküldüğü bir sanattır.
Ø Türk Kültürünün de kendine has bir
edebiyatı olup bu sayede milletimizin kültürü
ve dini menkıbe, destan, masal, hikâye, şiir ve mesnevi gibi edebi türler ile
anlatılmıştır.
Ø
Allah, Peygamber, ahiret, Kur’ân, sünnet, nikah, gazi ve
şehit gibi kelimelerin gerek günlük
kullanım da gerek ise edebiyatımızda kullanımı Türk Diline önemli katkılarda
bulunmuştur.
Ø
12. Yüzyıldan sonra Türk Edebiyatı, İslam’dan etkilenmiş
olup İslami Türk Edebiyatı denilen yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemden itibaren eserler
genelde besmele ile başlamış, Allah’a hamd ve Hz. Muhammed’e salavat ile giriş
yapılmış ve eserinde sonunda bu eserin Allah’ın yardımıyla icra edildiği
söylenmiştir.
Anadolu’ya Gelmeden Önceki
Edebiyatımızda Dinin İzleri
Ø Türklerin Anadolu’ya gelmeden önce
oluşturduğu birçok eserde dinin izlerini görmek
mümkündür. Bunların en meşhurları şunlardır;
v
Yusuf Has Hacib’in yazmış olduğu Kutadgu Bilig (anlamı
mutluluk veren bilgi) adlı eser, devleti yönetenlerin görevinin halkı mutlu etmek
olduğundan bahseder. Kitap, halkın gerçek mutluluğa ulaşması için ise
eğitilerek bilgi seviyesinin yükseltilmesi gerektiğini anlatır. Ayrıca kitap,
halkın bilgi seviyesi yükseldikçe adaletin sağlanacağını ve her şeyin yoluna
gireceğini ifade eder.
v
Kaşgarlı Mahmut tarafından Divânu Lügâti’t-Türk kaleme
alınmıştır.
Din ile dil konusunu ele alarak Türkçe’nin önemini vurgu yapmak amacıyla ele
alınan eser olan Kaşgarlı Mahmut’un eseri, besmele ile başlar, Allah’a hamd, Peygamber’e
övgü ve Türk Dilinin özellikleri ile eser devam eder.
v
Hoca Ahmet Yesevi tarafından Divân- Hikmet adlı eser
yazılmıştır. Hoca
Ahmet Yesevi bu eserini İslam Dinini tanıtmak, sevdirmek ve ahlak ilkelerini
benimsetmek adına kaleme almıştır.
v
Edip Ahmet Yükneki tarafından Atabetü’l-Hakayık adlı eser
kaleme alınmıştır.
SAYFA 120’DE
BİLGİNİN YARARI BİLGİSİZLİĞİN ZARARI ADLI METİN OKUMASI!!!
Anadolu Türk Edebiyatında Dinin İzleri
Ø Ahmet Yesevi düşünceleri
ile Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Mevlâna gibi birçok düşünürü etkilemiştir.
v Yunus Emre, sade bir Türkçe ile dinin anlaşılmasını kolaylaştıran
(genelde Allah ve Peygamber sevgisini, güzel ahlakı konu edinen) şiirler kaleme almıştır.
v Mevlâna, yazdığı Mesnevi adlı eser ile İslam’ın ahlak esaslarına
vurgu yapmıştır.
SAYFA 122’DE BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE ADLI ŞİİR OKUMASI!!!
Örf ve Adetimizde Dinin İzleri
Ø Toplumun sağlıklı ve
huzurlu bir şekilde devam etmesinde, vatandaşların kaynaşıp bütünleşmesinde
önemli bir yeri olan örf ve adetler, toplumun birçoğu tarafından
benimsenmiş olan yazılı olmayan kurallardır.
Ø Örf ve adetlerimizin oluşmasında dinimizin öğretileri büyük ölçüde katkı sağlamıştır. Mesela Allah, bir ayetinde “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya,
yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin” buyurmaktadır. Allah’ın bu ayeti, iyiliğin ve
yardımlaşmanın kültürümüzde var olmasına alt zemin hazırlamıştır.
v Evde pişen yemek ve tatlı, komşuya
ikram olarak bir tabakta verilir.
v Komşularla iyi geçinmek için çaba
sarf edilir.
Ø Çocuklar ile alakalı kültürümüzdeki
birçok davranışımızda dinin izlerini görmekteyiz.
Mesela;
v Bir ailenin çocuğu olursa etrafındaki
kimselere ikram da bulunur.
v Çocuğu olan aile, çocuğun ismini
çocuğun sağ kulağına ezan sol kulağına kamet getirerek söyler.
v Çocuklar, belli bir yaşa geldikten
sonra dua ve mevlit ile sünnet ettirilir.
Ø Nikah vs. işlemlerinde kültürümüzdeki
birçok davranışımızda dinin izlerini görmekteyiz.
Mesela;
v Kız isteme merasimlerinde “Allah’ın
emri peygamberin kavli” ifadesi ile kız istenir. Birbirini seven iki gencin
nikahı dualar ile kıyılır.
Ø Dini bayramlarda
kültürümüzdeki birçok davranışımızda dinin izlerini görmekteyiz.
Mesela;
v Bayramdan önce evler temizlenir ve
misafirler için yiyecek-içecek olarak hazırlıklar yapılır.
v Bayram namazından önce/sonra
kabirler ziyaret edilir ve büyükler ziyaret edilerek elleri öpülür. Büyükler
ise çocuklara harçlık verir.
Ø Askere uğurlamalarda
kültürümüzdeki birçok davranışımızda dinin izlerini görmekteyiz.
Mesela;
v Askere uğurlanacak genç, dualarla
ve törenlerle uğurlanır.
v Askerimize Mehmetçik denmesinin
sebebi “Küçük Muhammed” kelimesinden gelmesinden ötürüdür.
Ø Kandil kutlamalarında
kültürümüzdeki birçok davranışımızda dinin izlerini görmekteyiz.
Mesela;
v Kandiller camilerde veya evlerde
mevlit ve Kur’ân okunarak kutlanır. Kandil günleri kandil simitleri dağıtılır
ve akrabalar-komşular vs. aranarak kandili kutlanır.
NOT:
Örf: Yasalar ile tespit edilmeyen halkın kendiliğinden uyduğu
gelenektir.
Adet: Toplum içerisinde eskiden beri uyulan kuraldır. Görenek
ismi ile de anılır.
Mimari: Bir yapıyı sanat ve teknik kullanarak kullanışlı ve güzel
bir şekilde yapma sanatına denir.
Musiki: Duygu ve düşünceleri sesle ifade etme sanatına denir.
Edebiyat: Duygu ve düşüncelerin sözlü veya yazılı olarak ifade
edilmesine denir.
Hz. Süleyman
Ø MÖ 9.asırda yaşamış olan
ve İsrailoğullarına gönderilen Hz. Süleyman, Hz. Davud’un oğludur ve babası
gibi hükümdar peygamberdir.
Ø
Babası vefat ettiğinde daha çocuk yaşta olan
Süleyman Peygamber, adaletli
hükümler verebilen, zeki, bilgili, hikmetli vs. biri olduğundan devletin
başına geçmiş ve adaletle devletini yönetmiştir.
Ø Hz. Süleyman, Kur’ân’da yer aldığı
üzere “Rabb’im! Beni bağışla,
bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver” şeklinde dua etmiş, bunun üzerine
Allah, Hz. Süleyman’a bazı olağanüstü
güçler vermiştir.
v Kur’ân da yer aldığı üzere Hz. Süleyman, Sebe Melike’si Belkıs’a Hüdhüd adlı bir kuş
ile bir mektup göndermiştir. Mektupta Belkıs’ı İslam’a davet eden Hz. Süleyman,
melikenin sarayındaki tahtını mucizevi bir şekilde kendi sarayına getirtmiştir.
Ø
Hz. Süleyman, 40 yıllık hükümdarlık
yapmıştır. Ömründe babasının vefatı
sebebi ile yarım bıraktığı Mescid-i Aksa’yı tamamlamıştır. Bu mescidin inşası
için Lübnan ve Mısır’dan malzeme ve ustalar getirmiştir. Bu mescid, günümüzde hem Yahudiler hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için
kutsal bir yer olarak kabul edilmektedir. Müslümanların
ilk kıblesidir. Ayrıca Hz. Muhammed, miraca çıkmadan evvel Mescid-i Aksa’ya
yürütülmüştür.
Yorumlar
Yorum Gönder