HZ. MUHAMMED’İN
EVLİLİĞİ VE ÇOCUKLARI
Ø
Hz. Hatice, Mekke’de ticaret ile iştigal eden soylu, güzel ve zengin bir
tüccardı. Halk, ona sahip olduğu yüksek ahlakından ötürü temiz kadın manasında “Tahire” lakabını vermişti. Hz. Hatice, dönemin genel tutumundan ötürü kervanlarının başında
kendisi olamıyordu. Bu nedenle kervanlarının başına adam kiralıyordu. Ancak
yaşamış olduğu sıkıntılardan ötürü kervanının başına daha güvenilir birini
arıyordu. Günün birinde Ebu Talib,
Hatice’nin Suriye’ye gidecek olan kervan için adam aradığını duydu ve bu durumu
yeğeni Hz. Muhammed’e söyledi.
Ø
Hz. Muhammed, Hz. Hatice’ye gitti ve anlaşma
sağladı. Kendisini güvenilir olarak tanıtan Hz. Muhammed, Hz. Hatice’nin
kervanını Suriye’nin Busra adlı kentine götürdü ve Hz. Hatice’nin ticaret
mallarını sattı. Ardından ise Hz. Hatice’nin istediği malları satın aldı. Bu ticaretten memnun kalan Hz. Hatice, Hz. Muhammed’e
anlaştığı paradan fazlasını ödedi ve kervanını tamamen Hz. Muhammed’e teslim
etti.
Ø
Hz. Hatice ticaret kervanında Hz. Muhammed’e yardımcı
olması için Meysere’yi görevlendirdi. Meysere,
her seferinde Hz. Hatice’ye Hz. Muhammed’in güzel ahlakından bahsediyordu. Bu
durum ise Hz. Hatice’yi mutlu ediyordu. Çünkü kervanı için dürüst bir insan
bulması onu mutlu ediyordu. Aynı
zamanda Hz. Muhammed’in ahlakından da etkileniyordu.
Ø
Bir süre sonra Hz. Hatice’nin teklifi ile Hz. Muhammed ile Hz. Hatice
evlendi. Böylece
Hz. Ebubekir’in evinden ayrılan Hz. Muhammed, Hz. Hatice ile mutlu bir evlilik
yaptı.
Ø
Hz. Muhammed ile Hz. Hatice 25 yıl evli kaldılar. Mutlu ve örnek bir aile resmi
çizen Hz. Muhammed ile Hz. Hatice, 6 tane evlat sahibi oldu; Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah ve Kasım. Hz. Muhammed’in Hz. Fatıma hariç
bütün evlatları henüz o hayatta iken vefat etti. Fatma ise ondan 6 ay sonra
vefat etmiştir.
NOT: Hz. Muhammed’e aynı zamanda halk arasında “Ebu’l Kasım” ismi verilirdi. Çünkü Arap geleneklerine göre kişiler, ilk evlatlarının
ismi ile anılabilirdi.
Ø
Hz. Hatice her daim Hz. Muhammed için ayrı
bir yere sahiptir; Hz. Hatice, Hz. Muhammed’e
İslam hususunda ilk inanan olmuş ve bütün servetini bu uğurda harcamıştır.
BİR EŞ OLARAK HZ.
MUHAMMED
Ø
Hz.
Muhammed ile Hz. Hatice uzun ve mutlu bir evlilik yaşamıştı. Hz. Hatice her daim eşi Hz. Muhammed’in yanında olmuştu.
Mesela Hz. Muhammed, ilk vahiy kendisine geldiğinde (Hz. Muhammed korku ve
endişe içindeyken) Hz. Hatice’nin yanına gitmiş ve olan biteni ona anlatmıştı.
Hz. Hatice ise onu teskin etmişti. Hz. Muhammed eşi Hz. Hatice ile alakalı
şöyle buyurmuştur;
“Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Çünkü
herkes benim Peygamberliğimi inkâr ederken o bana inandı. Herkes beni
yalanlarken o beni tasdik etti. İnsanlar mallarını esirgerken o malıyla bana
destek oldu. Allah bana ondan çocuklar nasip etti.”
Ø
Hz.
Muhammed her mevzuda Hz. Hatice’ye yardımcı
olurdu;
v Hz. Muhammed evde bulunduğu saatlerde
eşine yardımcı olarak onun yükünü hafifletirdi.
v
Zaman
zaman kendi söküğünü kendi diker ayakkabılarını
ise tamir ederdi.
v Eşinin yaptığı yemeklerde
kusur aramaz yemekten sonra ona teşekkür ederdi.
Ø
Cahiliye Dönemi’nde erkeklerin eşlerine kötü davranması
hususu son derece yaygın bir davranıştı. Ancak Hz. Muhammed, eşlerine kötü
davranmak bir yana her daim kötü davrananları da sert bir şekilde uyaran
olmuştur.
Ø
Hz.
Muhammed ile Hz. Hatice’nin evliliği örnek bir evlilik olmuş onların evliliği
arzu edilen bir evlilik olmuştur. Bundan dolayı halen günümüzde kıyılan
nikahlarda “Allah bu çifti Hz. Muhammed (s.a.v.)
ile Hz. Hatice (r.a.) arasındaki sevgi ve saygı bağıyla birbirine bağlasın.”
diye dua edilmektedir. Hz. Hatice, günümüzde bütün insanların gönlünde farklı
bir yere sahiptir. Bu durumdan ötürü Hatice ismi insanlar tarafından kız
çocuklarına verilmektedir.
BİR BABA OLARAK
HZ. MUHAMMED
Ø Cahiliye Dönemi alışkanlıklarına göre çocuklar açıktan sevilmez ve
kız çocukları bir utanç kaynağı olarak görünürdü. Hz. Muhammed, cahiliye
dönemindeki bu tür davranışları yıkmak adına çocuklarıyla
çokça ilgilenir bilhassa kız çocuklarını da çok severdi. Ayrıca Hz. Muhammed,
sevgisi kadar onlara saygı göstermeyi de eksik etmezdi. Hz. Muhammed’in
çocuklarına yönelik bu davranışları çocuklarına da sirayet etmiş onlarda
babasına aynı şekilde davranırdı.
v
Hz.
Fatıma, kendisine geldiği zaman Hz. Muhammed,
ayağa kalkar, onu öper ve kendi yerine oturttururdu.
v
Hz.
Muhammed bir yolculuğa çıkacağı zaman muhakkak
Hz. Fatıma’ya uğrar yolculuktan döndüğü zaman ise ilk olarak Hz. Fatıma’nın
yanına giderdi.
v Hz. Mariye’den dünyaya gelen İbrahim’in doğumuna Hz. Muhammed çok
sevinmişti. İbrahim’i kucağına alarak ona karşı
sevgisini göstermiş ve etrafındakilere bu hususta örnek olmuştur.
v
Hz.
Muhammed, bütün çocuklarına “cennetin kokusu” ve
“gözümün nuru” şeklinde hitap
ederdi.
Ø
Hz.
Muhammed, çocuklarının eğitimi ve ahlakı ile de yakından
ilgilenirdi. Bu hususta ümmetine
de birtakım tavsiyelerde bulunmuştur;
v
“Çocuklarınıza ikram ediniz ve onları güzel terbiye
ediniz.”
v “Bir baba, çocuğuna güzel
ahlaktan daha değerli bir bağışta bulunamaz.”
v Hz. Muhammed’in Hz. Fatıma hariç bütün çocukları kendisinden önce
vefat etmişti. Hz. Muhammed bu zor durumlarda her
zaman ailesinin yanına olmuş Hz. Hatice ile diğer evlatlarını teskin etmiştir. Mesela Hz. Rukiye’nin
vefatına çok üzülen Hz. Fatıma’nın gözyaşlarını Hz. Muhammed, kızının bu derece üzülmesine
dayanamamış ve silmiştir.
Ø
Hz.
Muhammed’in çocuklarına karşı bu düşkünlüğü
sadece kendi çocuklarına yönelik değildi. Hz. Muhammed çocuklar konusunda hep çok hassas olmuş ve kendi çocuklarını diğer çocuklarından hiçbir zaman
öncelememiştir.
v
Hz. Muhammed’in eline bir miktar para geçmişti. Bunu
duyan Hz. Fatıma, babasının yanına gelerek kocasının kuyudan su çekerken çok
zorlandığını ve kendisinin de un yapmak için buğday öğütme hususunda gücü
olmadığını bu nedenle de kendilerini bir hizmetçi tutmasını istemiştir. Hz. Muhammed ise bu istek karşısında
paranın Suffe için olduğunu bu nedenle kızına bu isteğini yerine
getiremeyeceğini söyledi.
Ø Hz. Muhammed çocuklarından ayrı
kaldığında onlara karşı özlem duyar ve özlemini gidermek için onları görmeye
giderdi.
v İbrahim’in yetiştirilmesi
için sütanneye veren Hz. Muhammed, oğlunu görmek için verdiği aileye ziyarete
giderdi.
v
Mekkeli müşriklerin zulümlerinden Habeşistan’a kaçan
Rukiye ve eşinden haber almak için Hz. Muhammed, zaman zaman Mekke dışına
çıkarak Habeşistan’dan gelenlere kızını ve damadını sorardı. Bir keresinde Habeşistan’dan gelen
bir kadına kızını ve damadını sormuş kadın da onları gördüğünü ve iyi
olduklarını söyleyince Hz. Muhammed, mutlu olmuştur.
v
Hz. Muhammed, İbrahim süt annesinin yanında iken çok
hastalandığı haberini aldı ve süratle sütannenin yanına vardı. İbrahim çok
hastaydı. Hz. Muhammed yavaşça onu kucağına aldı. Hz. İbrahim kısa bir süre
sonra vefat etti. Onun vefatına çok üzülen Hz. Muhammed hem ağlıyor hem de oğlunu
öpüyordu. Bunu gören sahabeler, peygamberin ağlamasına şaşırarak “Sen de mi
ağlıyorsun Ey Allah’ın Resulü” diye sordular. Hz. Muhammed, bu soruya “Bu gözyaşları, Allah’ın insanların gönüllerine koyduğu
merhamettir. Göz ağlar, kalp üzülür. Biz ise sadece Rabb’imizin razı olacağı
sözü söyleriz.” şeklinde cevap
vermiştir.
BİR DEDE OLARAK
HZ. MUHAMMED
Ø
Hz.
Muhammed, torunlarına karşı son derece şefkatli
bir tutum sergilemiştir. Her bir
torunu doğduğu zaman kulaklarına ezanlarını okumuş ve kurban kesmiştir. Zamanın
önemli bir kısmını da torunlarıyla ilgilenerek geçirmiştir.
v Hz. Muhammed’in Zeynep
adlı kızından olma Ümame isimli torunu, peygamber namaz kılarken onun
omuzuna çıkardı. Hz. Muhammed ise namazını bozmadan o omuzunda iken namaz
kılardı/kıldırırdı.
v Hz. Muhammed, Hasan ile
Hüseyin’i sırtına alarak gezdirirdi. Bir defasında Akra bin Habis ismindeki
bir sahabe, Hz. Muhammed’in torunlarını sevdiğini görünce “Ey Muhammed benim 10 çocuğum var. Hiçbirini böyle sevmedim” deyince Hz. Muhammed “Allah, merhamet etmeyen merhamet etmez” buyurmuştur.
v Hz. Hüseyin arkadaşlarıyla
sokakta oynarken Hz. Muhammed ona denk gelmişti. Hüseyin’i yanına çağırmış ama Hüseyin gitmemişti. Hz. Muhammed,
Hüseyin’in yanına gidince Hz. Hüseyin, Hz. Muhammed’den kaçmıştı. Hz. Muhammed
gülerek Hüseyin’in peşinden koşmuş, onu yakalamış ve bu süre sevdikten sonra
bırakmıştı.
Ø Hz. Muhammed sadece kendi torunlarına
karşı değil diğer çocuklara karşı da oldukça sevecen ve şefkatli bir tutum
göstermiştir.
v Hz. Muhammed, Hz. Abbas’ın çocukları
Abdullah, Ubeydullah ve Kesir’i yan yana dizer ve karşılarına geçerdi. Sonra
“Yanıma ilk gelene şunu vereceğim” diyerek onlar ile oynardı. Çocuklarda
Hz. Muhammed’e doğru koşar onun sırtına, göğsüne çıkardı. Hz. Muhammed ise
onlar öper ve koklardı.
NOT: HZ. HASAN İLE HZ.
HÜSEYİN’İN SU TARTIŞMASI (KİTAP s93)
HZ. MUHAMMED VE
AİLESİNİN ÖRNEK DAVRANIŞLARI
Ø Hz. Muhammed ve ailesi daima
Müslümanlar için bir örneklik olmuştur. Allah bu hususta “Andolsun, sizin için Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve
Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.”
Hz. Muhammed’in
İnsana Değer Verme Bakımından Örnek Davranışları
Ø Hz. Muhammed, kendisine
peygamberlik geldiğinde toplumunda bir ahlaki bir çöküntü söz konusuydu. Bu
nedenle ilk olarak insanlığın ahlak, adalet, dürüstlük vs. gibi olgularda
gelişmesi için çağrıda ve öğretide bulundu. Bunu yapmaya ise ailesinden başladı. Böylece herkesin kendi
ailesine de bu şekilde davranmasını öngörüyordu. Mesela
Hz. Muhammed zamanında soylu-soysuz, hür-köle, zengin-fakir vs. ayrımı son
derece fazlaydı. Hz. Muhammed bu düzeni değiştirerek bütün insanlara hak ettiği
değeri vermek için uğraş verdi.
Hz. Muhammed’in Aile
İçin Eğitim ve Dayanışma Bakımından Örnek Davranışları
Ø
Hz. Muhammed’in eğitimli ve birbirine bağlı vatandaşlar
oluşturmak meydana getirmek istediği bir toplum türüydü. Böyle bir topluluğun
ise ilk adımı aileydi. Bu nedenle Hz. Muhammed, aile bireylerinin eğitimi için (kız-erkek
fark etmeden) büyük çaba göstermiştir. Böylece diğer ailelerinde aynı şeyi
yapacağını öngörmüştür; Hz. Muhammed’in evi aynı
zamanda bir eğitim yuvasıydı. Evinde hem İslam’ı anlatıyor hem de eşi ve
çocuklarına yönelik diğer eğitimleri veriyordu.
Ø
Peygamberden eğitim alan ailesi kimi zaman kendilerine
yönetilen soruları cevaplıyordu. Mesela peygamber karısına, Müslüman bayanlar
peygambere soramayacakları soruları soruyorlardı. Peygamber ailesi bilhassa kadınların eğitimiyle birebir ilgilenmiş
onların toplumdaki statülerini geri kazanmaları için çaba sarf etmişlerdir.
Ø Hz. Muhammed aile içi
dayanışma hususunda son derece titiz davranmaktaydı. Mesela Hz.
Hatice’ye Hz. Muhammed, Hira Mağarasında başından geçenleri anlatmış Hz. Hatice
ise Hz. Muhammed’i dinlemiş ve ona destek olmuştur. Ayrıca Hz. Muhammed ailesi ile bol zaman geçirirdi; onlarla
şakalaşır, eğlenir ve birlikte çalışırlardı. Bu durum ise aile için dayanışma
arttırmaktaydı.
Hz. Muhammed’in
İsraf ve Gösterişten Kaçınma Bakımından Örnek Davranışları
Ø Hz. Muhammed her daim ailesi ile birlikte gösterişten uzak ve sade
bir yaşam sürmüştür. Allah bu hususta “Yiyiniz,
içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez” buyurmaktadır.
Ø Hz. Muhammed, gösterişten
uzak yaşam görüntüsü ile Müslümanlara bu hususta yol göstermiştir. Mesela Hz. Muhammed, Hz. Hatice ile evlendikten sonra karı-koca
ticaret yapmış ve maddi durumları bir hayli iyi hale gelmiştir. Ancak birçok
hususta hayatlarındaki sadelikten ve gösterişsiz halden ödün vermemiştir;
yeme-içme hususunda israftan ve fazla yemekten kaçınmış, kızları Fatma’yı
evlendirirken gösterişten uzak bir düğün yapmışlardır.
Hz. Muhammed’in Sosyal
Barış ve Yardımlaşma Bakımından Örnek Davranışları
Ø Hz. Muhammed ve ailesi
sosyal barış ve yardımlaşma için ellerinden gelenleri yapmışlardır; ihtiyaç
sahibi kimselere maddi yardımlarda bulunmuşlar, hasta ziyaretlerine gitmişler,
davetlere ve taziyelere katılmışlar, hediye alıp-vermişlerdir. Mesela Hz. Muhammed, kendisini görmeye gelen ancak görme şerefine
ulaşamayan Veysel Karani’ye kendi hırkasını hediye olarak göndermiştir.
Ø Hz. Muhammed, komşuluk ilişkilerinin de sağlam tutulmasını
(hal-hatır sorma, hediyeleşme vs.) tavsiye etmiş ve ailesine bu hususta
eğitmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Allah’a ve
ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin” buyurmaktadır.
Ø Hz. Muhammed’in
Müslümanlara tavsiye ettiği konulardan bir tanesi de yoksul, kimsesiz, yetim ve
öksüzlere sahip çıkılmasıdır. Hz. Muhammed, daha doğmadan yetim ve çok küçük yaşta öksüz
kalmasından ötürü bu kimselerin halinde en iyi anlayanlardan biridir. Hz.
Muhammed, yoksul, kimsesiz, öksüz ve yetim kimselerin kolay kolay kendilerini
koruyamayacağını ifade etmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Müslümanların evlerinin en hayırlısı, içinde yetime iyilik
ve ikram edilen evdir” buyurmuştur.
Ø Hz. Muhammed ve ailesi sık
sık akraba ziyareti yapmış ve insanlara bu hususlarda tavsiye vermiştir. Hz. Muhammed, Müslümanlara
akrabalarına ziyaret etmeleri ve onlara sahip çıkmaları hususunda telkinlerde
bulunmuştur.
Ø Hz. Muhammed’in
Müslümanları uyardığı bir diğer konu yaşlıların bakımıdır. Allah’ın birer
emaneti olarak ifade ettiği yaşlılar Hz. Muhammed ve ailesi tarafından
önemsenmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Herhangi bir
genç, yaşından dolayı bir ihtiyara saygı
gösterirse, Allah da ihtiyarlığında ona hizmet edecek kimselere gönderir” buyurmuştur.
v Hz. Ebubekir Mekke’nin fethinde 100 yaşına yaklaşmış olan babasını
Hz. Muhammed’in huzuruna getirmişti. Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir bu hareketinden
razı olmayarak “Yaşlı babanı buraya kadar
yormayıp evine bıraksaydın, ben onun yanına gitseydim ya” buyurmuştur.
HZ. HASAN VE HZ.
HÜSEYİN
Ø
Hz. Muhammed’in soyu kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz.
Ali’den olma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir. Hz. Hasan 625
yılında, Hz. Hüseyin ise 626 yılında Medine’de doğmuştur. Hz. Muhammed, torunlarının
isimlerini ezanla kulaklarına okumuş ve torunlarının doğduğu yedinci günde
kurban kestirmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed, kızı Fatıma’dan ihtiyaç sahiplerine
sadaka dağıtmasını ve Hasan ile Hüseyin’in saçlarını kesip ağırlığınca gümüşü
düşkünlere dağıtmasını söylemiştir.
Ø Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Hz. Muhammed gözetiminde yetişmiştir. Hz. Hasan, babası Hz. Ali’nin vefatı ile halife olarak
seçildi. Ancak yaşanan Müslümanlar arası huzursuzluklar sebebiyle 6 ay sonra
halifeliği bıraktı ve Medine’ye döndü. Hayatının geri kalan kısmını burada
geçiren Hz. Hasan 669 yılında burada vefat etmiştir.
Ø Hayatı boyunca
haksızlıklara mücadele eden Hz. Hüseyin ise Karbela ismi verilen bir yerde 680
yılında şehit edilmiştir. Bu olay tarihi kaynaklara Karbela Olayı olarak
geçmiştir.
Ø
Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin’in nesli halen devam etmektedir.
KEVSER SURESİ
Ø
Kevser
kelimesi bolluk, bereket, cennet bir havuz ve
neslin çoğalması manasına gelmektedir. Kevser Suresi ismini ilk ayette geçen bu
kelimeden almaktadır.
Ø Kevser Suresi 3 ayet ile
Kur’ân’da ki en kısa suredir.
Ø Hz. Muhammed’e Allah tarafından birçok nimet verildi; peygamberlik, neslinin devam etmesi, bereket ve bolluk
bunlardan birkaçıdır. Ancak bu
dönemde Cahiliye Döneminde soyun erkek çocuğundan devam edeceği anlayışı
mevcuttu. Müşrikler (bilhassa As bin Vâil), Hz. Muhammed’in iki erkek çocuğu
vefat edince Hz. Muhammed ile soyu kesildi manasına gelen ebter kelimesini Hz.
Muhammed’in arkasından bağırarak dalga geçtiler. Bu duruma çok üzülen Hz.
Muhammed’e Allah, Kevser Suresi ile bir nev’i moral vermiştir. Allah, Hz.
Muhammed’e bu anlayışın yanlış bir anlayış olduğunu bildirmiş, soyunun Fatıma
ile devam edeceğini ifade etmiştir. Ayrıca Allah, Hz. Muhammed’e biz sana
Kevser’i verdik diyerek bereket, bolluk, neslinin devamı ve Cennet bir havuz
verdiğini buyurmuştur.
Ø
Hz.
Fatıma’nın Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin haricinde Muhassin,
Zeynep ve Ümmü Gülsüm isminde 3 kızı daha olmuştur. Ancak Muhassin çocuk yaşta vefat etmiştir. Zeynep ile
Ümmü Gülsüm’ün ise soyu devam etmemiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder