Ana içeriğe atla

HZ. MUHAMMED VE AİLE HAYATI ÜNİTESİ

HZ. MUHAMMED’İN EVLİLİĞİ VE ÇOCUKLARI

Ø    Hz. Hatice, Mekke’de ticaret ile iştigal eden soylu, güzel ve zengin bir tüccardı. Halk, ona sahip olduğu yüksek ahlakından ötürü temiz kadın manasında “Tahire” lakabını vermişti. Hz. Hatice, dönemin genel tutumundan ötürü kervanlarının başında kendisi olamıyordu. Bu nedenle kervanlarının başına adam kiralıyordu. Ancak yaşamış olduğu sıkıntılardan ötürü kervanının başına daha güvenilir birini arıyordu. Günün birinde Ebu Talib, Hatice’nin Suriye’ye gidecek olan kervan için adam aradığını duydu ve bu durumu yeğeni Hz. Muhammed’e söyledi.

Ø    Hz. Muhammed, Hz. Hatice’ye gitti ve anlaşma sağladı. Kendisini güvenilir olarak tanıtan Hz. Muhammed, Hz. Hatice’nin kervanını Suriye’nin Busra adlı kentine götürdü ve Hz. Hatice’nin ticaret mallarını sattı. Ardından ise Hz. Hatice’nin istediği malları satın aldı. Bu ticaretten memnun kalan Hz. Hatice, Hz. Muhammed’e anlaştığı paradan fazlasını ödedi ve kervanını tamamen Hz. Muhammed’e teslim etti.

Ø    Hz. Hatice ticaret kervanında Hz. Muhammed’e yardımcı olması için Meysere’yi görevlendirdi. Meysere, her seferinde Hz. Hatice’ye Hz. Muhammed’in güzel ahlakından bahsediyordu. Bu durum ise Hz. Hatice’yi mutlu ediyordu. Çünkü kervanı için dürüst bir insan bulması onu mutlu ediyordu. Aynı zamanda Hz. Muhammed’in ahlakından da etkileniyordu.

Ø    Bir süre sonra Hz. Hatice’nin teklifi ile Hz. Muhammed ile Hz. Hatice evlendi. Böylece Hz. Ebubekir’in evinden ayrılan Hz. Muhammed, Hz. Hatice ile mutlu bir evlilik yaptı.

Ø    Hz. Muhammed ile Hz. Hatice 25 yıl evli kaldılar. Mutlu ve örnek bir aile resmi çizen Hz. Muhammed ile Hz. Hatice, 6 tane evlat sahibi oldu; Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah ve Kasım. Hz. Muhammed’in Hz. Fatıma hariç bütün evlatları henüz o hayatta iken vefat etti. Fatma ise ondan 6 ay sonra vefat etmiştir.

NOT: Hz. Muhammed’e aynı zamanda halk arasında “Ebu’l Kasım” ismi verilirdi. Çünkü Arap geleneklerine göre kişiler, ilk evlatlarının ismi ile anılabilirdi.

Ø    Hz. Hatice her daim Hz. Muhammed için ayrı bir yere sahiptir; Hz. Hatice, Hz. Muhammed’e İslam hususunda ilk inanan olmuş ve bütün servetini bu uğurda harcamıştır. 

BİR EŞ OLARAK HZ. MUHAMMED

Ø    Hz. Muhammed ile Hz. Hatice uzun ve mutlu bir evlilik yaşamıştı. Hz. Hatice her daim eşi Hz. Muhammed’in yanında olmuştu. Mesela Hz. Muhammed, ilk vahiy kendisine geldiğinde (Hz. Muhammed korku ve endişe içindeyken) Hz. Hatice’nin yanına gitmiş ve olan biteni ona anlatmıştı. Hz. Hatice ise onu teskin etmişti. Hz. Muhammed eşi Hz. Hatice ile alakalı şöyle buyurmuştur;

“Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Çünkü herkes benim Peygamberliğimi inkâr ederken o bana inandı. Herkes beni yalanlarken o beni tasdik etti. İnsanlar mallarını esirgerken o malıyla bana destek oldu. Allah bana ondan çocuklar nasip etti.”

Ø    Hz. Muhammed her mevzuda Hz. Hatice’ye yardımcı olurdu;

v    Hz. Muhammed evde bulunduğu saatlerde eşine yardımcı olarak onun yükünü hafifletirdi.

v    Zaman zaman kendi söküğünü kendi diker ayakkabılarını ise tamir ederdi.

v    Eşinin yaptığı yemeklerde kusur aramaz yemekten sonra ona teşekkür ederdi.

Ø    Cahiliye Dönemi’nde erkeklerin eşlerine kötü davranması hususu son derece yaygın bir davranıştı. Ancak Hz. Muhammed, eşlerine kötü davranmak bir yana her daim kötü davrananları da sert bir şekilde uyaran olmuştur.

Ø    Hz. Muhammed ile Hz. Hatice’nin evliliği örnek bir evlilik olmuş onların evliliği arzu edilen bir evlilik olmuştur. Bundan dolayı halen günümüzde kıyılan nikahlarda “Allah bu çifti Hz. Muhammed (s.a.v.) ile Hz. Hatice (r.a.) arasındaki sevgi ve saygı bağıyla birbirine bağlasın.” diye dua edilmektedir. Hz. Hatice, günümüzde bütün insanların gönlünde farklı bir yere sahiptir. Bu durumdan ötürü Hatice ismi insanlar tarafından kız çocuklarına verilmektedir.

BİR BABA OLARAK HZ. MUHAMMED

Ø    Cahiliye Dönemi alışkanlıklarına göre çocuklar açıktan sevilmez ve kız çocukları bir utanç kaynağı olarak görünürdü. Hz. Muhammed, cahiliye dönemindeki bu tür davranışları yıkmak adına çocuklarıyla çokça ilgilenir bilhassa kız çocuklarını da çok severdi. Ayrıca Hz. Muhammed, sevgisi kadar onlara saygı göstermeyi de eksik etmezdi. Hz. Muhammed’in çocuklarına yönelik bu davranışları çocuklarına da sirayet etmiş onlarda babasına aynı şekilde davranırdı.

v    Hz. Fatıma, kendisine geldiği zaman Hz. Muhammed, ayağa kalkar, onu öper ve kendi yerine oturttururdu.

v    Hz. Muhammed bir yolculuğa çıkacağı zaman muhakkak Hz. Fatıma’ya uğrar yolculuktan döndüğü zaman ise ilk olarak Hz. Fatıma’nın yanına giderdi.

v    Hz. Mariye’den dünyaya gelen İbrahim’in doğumuna Hz. Muhammed çok sevinmişti. İbrahim’i kucağına alarak ona karşı sevgisini göstermiş ve etrafındakilere bu hususta örnek olmuştur.

v    Hz. Muhammed, bütün çocuklarına “cennetin kokusu” ve “gözümün nuru” şeklinde hitap ederdi.

Ø    Hz. Muhammed, çocuklarının eğitimi ve ahlakı ile de yakından ilgilenirdi. Bu hususta ümmetine de birtakım tavsiyelerde bulunmuştur;

v    “Çocuklarınıza ikram ediniz ve onları güzel terbiye ediniz.”

v    “Bir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha değerli bir bağışta bulunamaz.”

v    Hz. Muhammed’in Hz. Fatıma hariç bütün çocukları kendisinden önce vefat etmişti. Hz. Muhammed bu zor durumlarda her zaman ailesinin yanına olmuş Hz. Hatice ile diğer evlatlarını teskin etmiştir. Mesela Hz. Rukiye’nin vefatına çok üzülen Hz. Fatıma’nın gözyaşlarını Hz. Muhammed, kızının bu derece üzülmesine dayanamamış ve silmiştir.

Ø    Hz. Muhammed’in çocuklarına karşı bu düşkünlüğü sadece kendi çocuklarına yönelik değildi. Hz. Muhammed çocuklar konusunda hep çok hassas olmuş ve kendi çocuklarını diğer çocuklarından hiçbir zaman öncelememiştir.

v    Hz. Muhammed’in eline bir miktar para geçmişti. Bunu duyan Hz. Fatıma, babasının yanına gelerek kocasının kuyudan su çekerken çok zorlandığını ve kendisinin de un yapmak için buğday öğütme hususunda gücü olmadığını bu nedenle de kendilerini bir hizmetçi tutmasını istemiştir. Hz. Muhammed ise bu istek karşısında paranın Suffe için olduğunu bu nedenle kızına bu isteğini yerine getiremeyeceğini söyledi.

Ø    Hz. Muhammed çocuklarından ayrı kaldığında onlara karşı özlem duyar ve özlemini gidermek için onları görmeye giderdi.

v    İbrahim’in yetiştirilmesi için sütanneye veren Hz. Muhammed, oğlunu görmek için verdiği aileye ziyarete giderdi.

v    Mekkeli müşriklerin zulümlerinden Habeşistan’a kaçan Rukiye ve eşinden haber almak için Hz. Muhammed, zaman zaman Mekke dışına çıkarak Habeşistan’dan gelenlere kızını ve damadını sorardı. Bir keresinde Habeşistan’dan gelen bir kadına kızını ve damadını sormuş kadın da onları gördüğünü ve iyi olduklarını söyleyince Hz. Muhammed, mutlu olmuştur.

v    Hz. Muhammed, İbrahim süt annesinin yanında iken çok hastalandığı haberini aldı ve süratle sütannenin yanına vardı. İbrahim çok hastaydı. Hz. Muhammed yavaşça onu kucağına aldı. Hz. İbrahim kısa bir süre sonra vefat etti. Onun vefatına çok üzülen Hz. Muhammed hem ağlıyor hem de oğlunu öpüyordu. Bunu gören sahabeler, peygamberin ağlamasına şaşırarak “Sen de mi ağlıyorsun Ey Allah’ın Resulü” diye sordular. Hz. Muhammed, bu soruya Bu gözyaşları, Allah’ın insanların gönüllerine koyduğu merhamettir. Göz ağlar, kalp üzülür. Biz ise sadece Rabb’imizin razı olacağı sözü söyleriz.” şeklinde cevap vermiştir.

BİR DEDE OLARAK HZ. MUHAMMED

Ø    Hz. Muhammed, torunlarına karşı son derece şefkatli bir tutum sergilemiştir. Her bir torunu doğduğu zaman kulaklarına ezanlarını okumuş ve kurban kesmiştir. Zamanın önemli bir kısmını da torunlarıyla ilgilenerek geçirmiştir.

v    Hz. Muhammed’in Zeynep adlı kızından olma Ümame isimli torunu, peygamber namaz kılarken onun omuzuna çıkardı. Hz. Muhammed ise namazını bozmadan o omuzunda iken namaz kılardı/kıldırırdı.

v    Hz. Muhammed, Hasan ile Hüseyin’i sırtına alarak gezdirirdi. Bir defasında Akra bin Habis ismindeki bir sahabe, Hz. Muhammed’in torunlarını sevdiğini görünce Ey Muhammed benim 10 çocuğum var. Hiçbirini böyle sevmedim” deyince Hz. Muhammed “Allah, merhamet etmeyen merhamet etmez” buyurmuştur.

v    Hz. Hüseyin arkadaşlarıyla sokakta oynarken Hz. Muhammed ona denk gelmişti. Hüseyin’i yanına çağırmış ama Hüseyin gitmemişti. Hz. Muhammed, Hüseyin’in yanına gidince Hz. Hüseyin, Hz. Muhammed’den kaçmıştı. Hz. Muhammed gülerek Hüseyin’in peşinden koşmuş, onu yakalamış ve bu süre sevdikten sonra bırakmıştı.

Ø    Hz. Muhammed sadece kendi torunlarına karşı değil diğer çocuklara karşı da oldukça sevecen ve şefkatli bir tutum göstermiştir.

v    Hz. Muhammed, Hz. Abbas’ın çocukları Abdullah, Ubeydullah ve Kesir’i yan yana dizer ve karşılarına geçerdi. Sonra “Yanıma ilk gelene şunu vereceğim” diyerek onlar ile oynardı. Çocuklarda Hz. Muhammed’e doğru koşar onun sırtına, göğsüne çıkardı. Hz. Muhammed ise onlar öper ve koklardı.

NOT: HZ. HASAN İLE HZ. HÜSEYİN’İN SU TARTIŞMASI (KİTAP s93)

 

HZ. MUHAMMED VE AİLESİNİN ÖRNEK DAVRANIŞLARI

Ø    Hz. Muhammed ve ailesi daima Müslümanlar için bir örneklik olmuştur. Allah bu hususta “Andolsun, sizin için Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.”

Hz. Muhammed’in İnsana Değer Verme Bakımından Örnek Davranışları

Ø    Hz. Muhammed, kendisine peygamberlik geldiğinde toplumunda bir ahlaki bir çöküntü söz konusuydu. Bu nedenle ilk olarak insanlığın ahlak, adalet, dürüstlük vs. gibi olgularda gelişmesi için çağrıda ve öğretide bulundu. Bunu yapmaya ise ailesinden başladı. Böylece herkesin kendi ailesine de bu şekilde davranmasını öngörüyordu. Mesela Hz. Muhammed zamanında soylu-soysuz, hür-köle, zengin-fakir vs. ayrımı son derece fazlaydı. Hz. Muhammed bu düzeni değiştirerek bütün insanlara hak ettiği değeri vermek için uğraş verdi.

Hz. Muhammed’in Aile İçin Eğitim ve Dayanışma Bakımından Örnek Davranışları

Ø    Hz. Muhammed’in eğitimli ve birbirine bağlı vatandaşlar oluşturmak meydana getirmek istediği bir toplum türüydü. Böyle bir topluluğun ise ilk adımı aileydi. Bu nedenle Hz. Muhammed, aile bireylerinin eğitimi için (kız-erkek fark etmeden) büyük çaba göstermiştir. Böylece diğer ailelerinde aynı şeyi yapacağını öngörmüştür; Hz. Muhammed’in evi aynı zamanda bir eğitim yuvasıydı. Evinde hem İslam’ı anlatıyor hem de eşi ve çocuklarına yönelik diğer eğitimleri veriyordu.

Ø    Peygamberden eğitim alan ailesi kimi zaman kendilerine yönetilen soruları cevaplıyordu. Mesela peygamber karısına, Müslüman bayanlar peygambere soramayacakları soruları soruyorlardı. Peygamber ailesi bilhassa kadınların eğitimiyle birebir ilgilenmiş onların toplumdaki statülerini geri kazanmaları için çaba sarf etmişlerdir.

Ø    Hz. Muhammed aile içi dayanışma hususunda son derece titiz davranmaktaydı.  Mesela Hz. Hatice’ye Hz. Muhammed, Hira Mağarasında başından geçenleri anlatmış Hz. Hatice ise Hz. Muhammed’i dinlemiş ve ona destek olmuştur. Ayrıca Hz. Muhammed ailesi ile bol zaman geçirirdi; onlarla şakalaşır, eğlenir ve birlikte çalışırlardı. Bu durum ise aile için dayanışma arttırmaktaydı.   

Hz. Muhammed’in İsraf ve Gösterişten Kaçınma Bakımından Örnek Davranışları

Ø    Hz. Muhammed her daim ailesi ile birlikte gösterişten uzak ve sade bir yaşam sürmüştür. Allah bu hususta “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez” buyurmaktadır.

Ø    Hz. Muhammed, gösterişten uzak yaşam görüntüsü ile Müslümanlara bu hususta yol göstermiştir. Mesela Hz. Muhammed, Hz. Hatice ile evlendikten sonra karı-koca ticaret yapmış ve maddi durumları bir hayli iyi hale gelmiştir. Ancak birçok hususta hayatlarındaki sadelikten ve gösterişsiz halden ödün vermemiştir; yeme-içme hususunda israftan ve fazla yemekten kaçınmış, kızları Fatma’yı evlendirirken gösterişten uzak bir düğün yapmışlardır.

Hz. Muhammed’in Sosyal Barış ve Yardımlaşma Bakımından Örnek Davranışları

Ø    Hz. Muhammed ve ailesi sosyal barış ve yardımlaşma için ellerinden gelenleri yapmışlardır; ihtiyaç sahibi kimselere maddi yardımlarda bulunmuşlar, hasta ziyaretlerine gitmişler, davetlere ve taziyelere katılmışlar, hediye alıp-vermişlerdir. Mesela Hz. Muhammed, kendisini görmeye gelen ancak görme şerefine ulaşamayan Veysel Karani’ye kendi hırkasını hediye olarak göndermiştir.

Ø    Hz. Muhammed, komşuluk ilişkilerinin de sağlam tutulmasını (hal-hatır sorma, hediyeleşme vs.) tavsiye etmiş ve ailesine bu hususta eğitmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin” buyurmaktadır.

Ø    Hz. Muhammed’in Müslümanlara tavsiye ettiği konulardan bir tanesi de yoksul, kimsesiz, yetim ve öksüzlere sahip çıkılmasıdır. Hz. Muhammed, daha doğmadan yetim ve çok küçük yaşta öksüz kalmasından ötürü bu kimselerin halinde en iyi anlayanlardan biridir. Hz. Muhammed, yoksul, kimsesiz, öksüz ve yetim kimselerin kolay kolay kendilerini koruyamayacağını ifade etmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Müslümanların evlerinin en hayırlısı, içinde yetime iyilik ve ikram edilen evdir” buyurmuştur.

Ø    Hz. Muhammed ve ailesi sık sık akraba ziyareti yapmış ve insanlara bu hususlarda tavsiye vermiştir. Hz. Muhammed, Müslümanlara akrabalarına ziyaret etmeleri ve onlara sahip çıkmaları hususunda telkinlerde bulunmuştur.

Ø    Hz. Muhammed’in Müslümanları uyardığı bir diğer konu yaşlıların bakımıdır. Allah’ın birer emaneti olarak ifade ettiği yaşlılar Hz. Muhammed ve ailesi tarafından önemsenmiştir. Hz. Muhammed bu hususta “Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara      saygı gösterirse, Allah da ihtiyarlığında ona hizmet edecek kimselere gönderir” buyurmuştur.  

v    Hz. Ebubekir Mekke’nin fethinde 100 yaşına yaklaşmış olan babasını Hz. Muhammed’in huzuruna getirmişti. Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir bu hareketinden razı olmayarak “Yaşlı babanı buraya kadar yormayıp evine bıraksaydın, ben onun yanına gitseydim ya” buyurmuştur.

HZ. HASAN VE HZ. HÜSEYİN

Ø    Hz. Muhammed’in soyu kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali’den olma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir. Hz. Hasan 625 yılında, Hz. Hüseyin ise 626 yılında Medine’de doğmuştur. Hz. Muhammed, torunlarının isimlerini ezanla kulaklarına okumuş ve torunlarının doğduğu yedinci günde kurban kestirmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed, kızı Fatıma’dan ihtiyaç sahiplerine sadaka dağıtmasını ve Hasan ile Hüseyin’in saçlarını kesip ağırlığınca gümüşü düşkünlere dağıtmasını söylemiştir.

Ø    Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Hz. Muhammed gözetiminde yetişmiştir. Hz. Hasan, babası Hz. Ali’nin vefatı ile halife olarak seçildi. Ancak yaşanan Müslümanlar arası huzursuzluklar sebebiyle 6 ay sonra halifeliği bıraktı ve Medine’ye döndü. Hayatının geri kalan kısmını burada geçiren Hz. Hasan 669 yılında burada vefat etmiştir.

Ø    Hayatı boyunca haksızlıklara mücadele eden Hz. Hüseyin ise Karbela ismi verilen bir yerde 680 yılında şehit edilmiştir. Bu olay tarihi kaynaklara Karbela Olayı olarak geçmiştir.

Ø    Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in nesli halen devam etmektedir.

KEVSER SURESİ

Ø    Kevser kelimesi bolluk, bereket, cennet bir havuz ve neslin çoğalması manasına gelmektedir. Kevser Suresi ismini ilk ayette geçen bu kelimeden almaktadır.

Ø    Kevser Suresi 3 ayet ile Kur’ân’da ki en kısa suredir.

Ø    Hz. Muhammed’e Allah tarafından birçok nimet verildi; peygamberlik, neslinin devam etmesi, bereket ve bolluk bunlardan birkaçıdır. Ancak bu dönemde Cahiliye Döneminde soyun erkek çocuğundan devam edeceği anlayışı mevcuttu. Müşrikler (bilhassa As bin Vâil), Hz. Muhammed’in iki erkek çocuğu vefat edince Hz. Muhammed ile soyu kesildi manasına gelen ebter kelimesini Hz. Muhammed’in arkasından bağırarak dalga geçtiler. Bu duruma çok üzülen Hz. Muhammed’e Allah, Kevser Suresi ile bir nev’i moral vermiştir. Allah, Hz. Muhammed’e bu anlayışın yanlış bir anlayış olduğunu bildirmiş, soyunun Fatıma ile devam edeceğini ifade etmiştir. Ayrıca Allah, Hz. Muhammed’e biz sana Kevser’i verdik diyerek bereket, bolluk, neslinin devamı ve Cennet bir havuz verdiğini buyurmuştur.

Ø    Hz. Fatıma’nın Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin haricinde Muhassin, Zeynep ve Ümmü Gülsüm isminde 3 kızı daha olmuştur. Ancak Muhassin çocuk yaşta vefat etmiştir. Zeynep ile Ümmü Gülsüm’ün ise soyu devam etmemiştir.


Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d