Ana içeriğe atla

BAHAİLİK

 

 İMAM HATİP DERSLERİM

BAHAİLİK

1. Bahailik, Bâbilik hareketinin devamı niteliğinde dinî bir akımdır.

2. Bâbiliğin kurucusu "el-Bâb" lakaplı Mirza Ali Muhammed, Şiraz doğumludur ve Keşfiyye isimli batınî bir hareketin kurucusu olan Kazım er-Reşti’nin talebesi olup onun fikirlerinden etkilenmiştir. Er-Reşti, Şiilerin beklediği mehdinin kendisinin ölümünden sonra ortaya çıkacağını söylemiştir. Bu durumu kullanan Mirza Ali Muhammed, 1845 yılında kendisinin beklenen mehdi olduğunu ileri sürmüştür.

3. Mirza Ali Muhammed, el-Beyan isimli eserinde Kur’an-ı Kerim’in neshedildiğini, İslami emir ve yasakların hükümsüz olduğunu ifade ederek yeni bir devrenin başladığını iddia etmiştir.

4. İran'da devlete karşı silahlı eylemlere girişmiş olan Mirza Ali Muhammed, neticede 1850 yılında öldürülmüştür. Ölmeden önce yerine Mirza Yahya Nuri’yi halef göstermiştir.

5. Bahailik’in kurucusu Bahaullah adıyla anılan, Mirza Ali Muhammed’in öğrencisi ve halefi olan Mirza Hüseyin Ali, hiç görmediği hâlde Mirza Ali Muhammed’in görüşlerini benimsemiştir. Bu arada halef tayin edilen Mirza Yahya Nuri ile ağabeyi Mirza Hüseyin Ali, Osmanlı idaresindeki Bağdat’a sürüldü. İki kardeş arasında haleflik çatışması çıkınca bunlar önce Edirne’ye ardından da Yahya Nuri, Magosa’ya (Kıbrıs); Mirza Hüseyin Ali de Akka’ya (günümüzde İsrail toprakları içinde) sürgün edildi. 1863 yılında Mirza Hüseyin Ali kendisinin beklenen kişi olduğunu ilan etti.

6. Mirza Hüseyin Ali kendisinin Peygamber olduğunu iddia etmiştir. 1892 yılında ise Akka'da ölmüştür. Yerine önce oğlu Abdülbaha, ondan sonra ise torunu Şevki Efendi geçmiştir. Şevki Efendi'den sonra Hayfa/İsrail’de onun kurduğu Yüce Adalet Evi (Umumi Adalet Evi) denilen kurum Bahailiğin yönetim kurulu olmuştur. Çünkü Şevki Efendi’ye ölüm geldiği zaman çocuk sahibi değildi.

7. Mirza Hüseyin Ali, 1871-74 yılları arasında Kitabu’l-Akdes isimli Bahailiğin kutsal kitabını yazmıştır. Söz konusu kitap kendinden önceki kutsal kitapların tümünün (Kur’an-ı Kerim ve El-Beyan gibi) hükmünün ortadan kaldırıldığını söylemektedir.

8. Bahailer misyonerlik faaliyetlerine önem verirler.

9. Günümüzde 2 ile 5 milyon arasında mensubu olduğu ifade edilmektedir. İran başta olmak üzere ABD, İsrail, Irak, Suriye ve Avrupa ülkelerinde Bahailiğin takipçileri bulunmaktadır. Türkiye’de ise İstanbul, Sivas, İskenderun ve Hatay’da Bahailiğe mensup 10.000 civarında insan olduğu belirtilmektedir.

10. Türkiye’de Edirne ve İstanbul, Bahaullah’ın buralarda kalması nedeniyle Bahailik için önemli yerlerdir.

11.  Bahailik’in Bazı İnanç Esasları;

Ø Bahailiğe göre Hz. Âdem’den bu yana gelen peygamberler, Bahaullah’ı müjdelemek için gelmişlerdir ki bu anlamda Hz. Muhammed’in (s.a.v.) son peygamber olduğunu kabul etmezler.

Ø Nebi ve Resuller, Allah’ın tezahürüdürler. Buna göre peygamberlerin bir insani bir de ilahî yönü vardır. İnsani yönleri itibarıyla diğer insanlar gibi yer, içer, hasta olurken; ilahî yönleri itibarıyla bir anlamda tanrıdırlar. Onlarla konuşulduğunda Tanrı'yla konuşulmuş, onlara secde edildiğinde de Tanrı'ya secde edilmiş gibi kabul edilir. Böylece Bahaullah, Tanrı’nın kendisinde cisimleştiğini ileri sürmüştür.

Ø Cennet ve cehennem hakikaten var olmayıp birer sembolden ibarettir.

Ø 19 rakamını kutsal kabul eden Bahailer, 2-21 Mart tarihleri arasında 19 günlük oruç tutarlar.

Ø Namaz, sabah akşam samimi bir şekilde Allah’ı anmak ve dua etmekten ibaret olup kişisel bir uygulamadır. Namaza başlamadan önce el ve yüzün yıkanmasından oluşan bir temizlik yapılır.

Ø Bab’ın Şiraz’daki evini veya Bahaullah’ın Bağdat’taki evini ziyaret etmek, hac olarak kabul edilir. Bu türden bir hac, yalnızca erkeklere ve mali durumu iyi olanlara farzdır.

Ø Bahailer, mallarının beşte birini zekât olarak verirler

Ø Cihada karşı olup barış söylemlerini öne çıkartırlar.

Ø  Zina, hırsızlık, içki içmek, kötü fiillerden sayılıp yasaklanmıştır

 

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d