İMAM HATİP DERSLERİM
DİNLER TARİHİNE GİRİŞ
1- DİNİN TANIMI
1. Geçmişten
günümüze kadar din ile ilgili dinin yapısından ve dine farklı
yaklaşımlardan kaynaklanan birbirinden farklı birçok tanım
yapılmıştır.
2. Dine
yapılan bütün tanımlarda yer alan ortak düşünce şudur;
«Zihnin kabul
ettiği bir üstün güç veya güçler vardır. Bu üstün güce veya güçlere sınırsız
teslimiyet ve kalbi bağlılık mevcuttur. Bu sınırsız teslimiyet ve kalbi
bağlılığın getirmiş olduğu sorumluluklar mevcuttur. Örnek: İbadetler vb.»
1.1- Kur’ân-ı Kerim de Din Kavramı
1. Arapça da
din kelimesi yaratıcının emir ve hakimiyeti, kulun itaat
ve teslimiyet ile oluşan karşılıklı ilişkisini ifade eder
2. Kur’ân’da din kavramı farklı yerlerde ve anlamlarda 95 defa geçmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır;
3. Kur’ân-ı
Kerim de din kelimesinin çoğulu olan «edyan» kelimesi
hiç geçmemektedir.
4. Kur’ân-ı
Kerim de İslam dışında başka dinler anlatılmaz. İslam
dışındaki dinlerin isimlerinin Kur’ân’da kullanım amacı o dinlere
mensup kimseleri ve onların İslam’a karşı konumlarını ifade
etmek içindir.
Örnek: Kur’ân’da
geçen Yahudi
kelimesi dini ifade etmek için değil onun
mensuplarından bahsetmek ya da onların yaşadığı olay üzerinden Müslümanlara
ders vermek içindir.
5. Kur’ân’da
ki din lafzı ile kastedilen din iki çeşittir. Bunlar;
ü
Mutlak Din:
Kur’ân’ın Allah’a izafe ettiği, bütün peygamberlerin anlattığı, belirli usul ve
kaideleri olan, zamana ve mekâna göre özünde değişkenlik göstermeyen dine denir.
v
Bu din çeşidi
Kur’ân’da ed-dîn,
ed-dînu’l kayyım, dînu’l kayyıme, ed- dînu’l halis, dînu’l hak ve dînullah kavramları ile
karşılanır.
v Söz konusu bu kavramlar Kur’ân-ı Kerim de özel anlam da İslam manasında kullanılmıştır.
Örnek: Al İmran 19; «Allah katında ki tek hak din İslam’dır «
ü
Değişken Din:
İnsanların algılayışına ve belirlemesine göre yaşama geçirilmiş olan kişi ve
toplumlara göre değişkenlik gösteren dindir.
v
Bu din Kur’ân’da din kavramı ile
zikredilir.
v
Bu kavram Kur’ân’da
genel anlamında kullanılarak İslam dışı bütün dinler kastedilmiştir.
v
Değişken olan dinin
oluşumu iki
şekildedir;
•
Allah tarafından hak
din olarak indirilmiştir fakat insanların anlayışına göre değiştirilerek
bozulmuştur.
• Allah tarafından gönderilmemiş ve insanlar tarafından düzenlenmiştir.
Örnek: Al İmran 85: «Kim İslam’dan başka din seçerse bu ondan kabul edilmeyecektir.
1.2- İslam Alimlerinin Din Tanımları
Cürcani
Din, akıl
sahiplerini peygamberlerin bildirdiği şeyleri kabule çağıran ilahi bir
düzenlemedir.
Tehanevî
Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle halde salaha, ahirette felaha sevk eder.
Ömer Nasuhi
Bilmen
Din, Allah’ın bir
kanunudur ki bunu peygamberler vasıtasıyla insanlara
lütuf ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun insanları hayra götürür. İnsanlar bu ilahi
kanun hükümlerine kendi tercihleriyle uyarlarsa doğru yolu bulmuş, hidayete
ulaşmıştır demektir.
Muhammed
İkbal
Din, inanç
olarak içtenlikle kabul edildiği ve tam manasıyla kavrandığı takdirde, karakter
ve kişiliği büsbütün değiştirebilecek güçlü bir genel hakikatler
sistemidir.
Bu tanımlara göre deriz ki;
Ø
İlk dönem
İslam Alimleri dini tanımlarken Kur’ân’a ve
İslam İnanç Esaslarına bağlı kalmışlardır.
Ø İlk dönem İslam Alimlerinin dini tanımlamalarında genel mana şu şekildedir;
«Din, ilahi kaynaklı olan, aklı ve özgür iradeyi hedef alan ve insana her zaman hayra sevk eden ilahi sistemdir. «
Ø Günümüz İslam Alimleri dini tanımlarken İlk dönem
İslam Alimlerinin dikkat ettiği Kur’ân ve İslam inançları sistemi yanında toplumsal hayata da önem vermiştir. Bu
anlam da ilk dönem alimlerinin tanımları gibi iman amel döngüsü içinde değil hayatın bütün alanlarını kapsamıştır.
NOT: İlk Dönem ve Günümüz İslam Alimlerinin dini
tanımlamalarına baktığımız zaman 3 husus dikkat çekmektedir. Bunlar:
Ø Dinin Kaynağı Allah’tır
Ø Din Vahiy Kaynaklıdır
Ø Din hem dünya hem de ahiret ile ilişkilidir.
1.3-Batılı Din Bilimcilere Göre Din
Tanımları
Max Müller
Din; insanın sonsuzu kavramasını sağlayan, akıl ve
mantığa tabi olmayan zihni bir meleke
veya yetenektir.
Rudolf Otto
Din; insanın kutsal
saydığı şeylerle olan ilişkisidir.
Feurbach
Din; dua, kurban ve inançla kendini gösteren arzudur.
Mircea Eliade
Din; hayatın anlamını veren, öte dünya arayışını
sağlayan ve model ortaya koyan bir tecrübedir.
Bu tanımlara göre deriz ki;
1. Batıda farklı disiplin alanlarında çalışmalar yapan birçok bilim adamı kendi çalışma alanına göre din tanımlamaları
yapmışlardır. Fakat yapılan bu tanımlamalar dinin sadece teolojik gibi, ahlak gibi, felsefi gibi, psikolojik gibi ve sosyolojik gibi
bir yönünü ele alarak yapılan tanımlar olması
nedeniyle dinin mahiyetini tam olarak ortaya koymada yetersiz kalmıştır.
2. Batılı Din Bilimcilerinin yapmış olduğu tanımlarda Tanrı, yüce varlık, kutsal kavramı, inanç, zihni meleke, mutlak itaat
duygusu, arzu, toplumsal değerler bilinci gibi hususlar ön plana çıkmaktadır.
3- Batıda yer alan din tanımlarında dinin genellikle kamusal alandan el çektirilmesine çalışılırken, İslam dünyasındaki din tanımlarında toplumsal hayata eğilim daha fazladır. Bunun nedeni Din olgusu, batıda sevgi ve inanca indirgenmeye çalışılıp sadece vicdanda yaşatılması için çaba sarfedilirken, İslam dünyasında Din, hayatın bütünü içine alınmaya çalışılmıştır.
1.4-Bazı Disiplinlere Göre Din Tanımları
Teolojik Tanımlar
-Din, Tanrı’ya imandır.
-Din, manevi varlıklara imandır.
Sosyolojik Tanımlar
-Din, değerlerin muhafazasıdır.
Felsefi Tanımlar
-Din, sonsuz bir ilgidir.
-Din, beşerî bir yansıtmadır.
Psikolojik Tanımlar
-Din, derin manevi tecrübenin bir türüdür.
Ahlaki Tanımlar
-Din, iyi bir hayata götüren vesiledir.
-Din, duyguyla karışık ahlaktır.
2- KURUMSAL
BİR YAPI OLARAK DİN
1. Din dinamik bir yapıya
sahiptir. Dinin değişmeyen yanları kadar içtihad gibi değişen yanları mevcuttur ve
sürekli gelişim halindedir. Bu Sebeple;
ü Din olgusunun peygamberi veya din kurucusu vefat
ettikten sonra varlığını sürdürebilmesi, başka gruplara yayılabilmesi
ve kendi inananlarını bir arada tutabilmesi için kurumsallaşması şarttır.
2. Bir dinin kurumsal
bir yapıya dönüşebilmesi için inanç ve ritüel şekillerinin belirlenmesi ve kutsal metinlerinin derlenmesi gibi faaliyetlerin
gerekmektedir.
3. Kurumsal bir yapı olarak din içerisinde şu unsurları almalıdır;
Ayin - İbadet - Hukuk - İnanç - Sanat - Gelenek - Yorum
5. Kurumsal bir yapı
olarak dinin tanımının dinin özünü
oluşturan unsurlar ( 1- Allah Yüce Varlık 2- İnanç, ibadet, ahlak ve muamelat 3- Mutlak itaat duygusu 4- Akıl ve irade 5- Toplumsal Değerler Bilinci) dikkate alındığında şu şekilde yapılabilir;
Ø
Din,
insanların mutlu bir hayat sürmesini amaçlayan Tanrı’nın veya din kurucularının
kutsal kitaplarda yer alan sözlerinden, insanların bu amacın gerçekleşmesi için
yaptıkları davranışlardan ve oluşturdukları kurumlardan
meydana gelen bir sistemdir.
Ø Din, ferdi ve içtimai yanı bulunan, fikir tatbikat açısından
sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşama tarzı sunan, onları belli bir dünya
görüşü etrafında toplayan kurumdur.
3- DİNİN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
1. Din ve onun ile beraber gelen en
temel sorular insanoğlunun
yaratılıştan itibaren kendisi ile getirdiği fıtri bir duygudur. Bu sorulara en doğru cevabı din verir.
2. İnsan, dinin kendisine sunduğu kendisini yaratan, kontrol eden ve bir gün
hesaba çekeceğine inandığı aşkın bir varlığa inandığı için sadece kendi
menfaatlerini gözetmeden sosyal ve doğal
çevreyle uyum içinde yaşar.
3. Din, insanın sığınma, güvenme ve
yakarma duygularını karşılar. Böylece insan düştüğü yalnızlık
ve çaresizlik içinde ümitvari bir hal alır ve yaptığı yanlışlıklar nedeniyle
içine düştüğü vicdan azabını hafifletecek ve kendini affettirecek bir güce olan
ihtiyacı karşılar.
4. Din, insanın vicdan duygusunu harekete geçirerek insanı kötülükten alıkoymaya ve iyiliğe teşvik etmeye çalışarak hukuki ve ahlaki ilkeler ortaya koyar.
Böylece toplumsal yapının tesisini ve devamını sağlar.
4- DİNLER TARİHİNİN TANIMI, KONUSU VE METODU
TANIMI: Tüm Dinlerin tarihini, inanç, ibadet ve ahlak
sistemlerini ve dini kurumlarını inceleyen bilim dalıdır.
KONUSU: Mensubu olan veya olmayan, geçmişte yaşamış veya günümüzde yaşayan
bütün dinler
METODU:1. Dinler
mukayese edilirken hak, batıl, doğru, yanlış
veya üstünlük bakımından değerlendirmeye tabi tutmaz
2. Dinleri tarafsız
bir şekilde (duygulardan ve önyargılardan bağımsız)
oldukları gibi betimleyici bir yöntemle inceler.
5. DİNLER TARİHİNİN TEMEL KAYNAKLARI
5.1. Müslüman
Alemin Yaptığı Çalışmalar
1. Kur’ân-ı
Kerim’de Hristiyanlar, Yahudiler, Sabiîler ve
Mecusilerden söz edilmesi Müslümanlar alimleri diğer dinler
ve inançları konusunda araştırma yapmaya ve bu alanda eserler yazmaya yönlendirmiştir.
Müslüman alimlerin bu alanda yazmış olduğu başlıca bazı eserler şunlardır;
HİCRİ İLK ASIR
İslam dünyasında diğer dinler ile alakalı ilk
çalışmalar Hicri ilk asırda başlamıştır. Bu dönemin ilk mahsulü olan eserler «el-Fırak» ve «er-Redd» tarzı
çalışmalardır. Bu eserler dinleri tarafsız
olarak ele almadığı için modern Dinler
Tarihinin amaç ve metotlarına aykırıdır. Bu eserlerden önemli olanları;
§ Gazzâli --- er-Reddû’l-Cemîl
§ Abdulkahir el-Bağdadi --- el Fark Beyne’l-Fırak
OBJEKTİF OLMAYI BECEREBİLEN ESERLER;
§ Bîruni --- Tahkîku Mâli’l-Hind
(Hinduizm konusunda
tarafsız ele alınmış eserdir)
§ Ebu’l-Meâli Muhammed bin Ubeydullah --- Beyânu’l -Edyan
H. İLK ASIR SONRASI
Sonraki dönemlerde din çalışmaları «el-milel ve’n-nihal» tarzına
dönüşmüştür. Bu tarzda vahye dayanan dinler
için «milel» diğer dinler için ise «nihal» kavramları kullanılmıştır. Bu eserler;
§ Şehristanî --- el-Milel ve’n Nihal
(Mukayeseli Dinler
Tarihi Çalışmalarının İlki kabul edilir.
§ İbn Hazm --- Kitâbu’l-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehvâi ve’n Nihel
NOT: Osmanlı’da Tanzimat
Dönemine kadar «el-milel
ve’n nihal» ile «Kısas-ı
Enbiya» tarzı eserler ve bunların tercümeleri ön planda olmuştur.
19. YY İKİNCİ
YARISINDAN İTİBAREN
İslam dünyasında
dinler tarihi 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren modernleşme hareketinin
etkisiyle de eğitim kurumlarında yer almaya ve bu anlamda eserler vermeye
başlamıştır. Bu eserler;
Ø Şemseddin Sami --- Esatir
(Cumhuriyet Öncesi
Dinler Tarihi ile ilgili ele alınmış ilk eserdir ve adının Kur’ân’da geçen ve «Eskilerin
Masalları» anlamına gelen «Esâtiru’l-Evvelîn»
ifadesinden alır.)
Ø Ahmet Mithat Efendi --- Tarih-i Edyan
Ø Ahmet Mithat Efendi --- Tarih-i Edyan
Ø Es’ad Efendi --- Tarih-i Edyan
Ø M. Şemsettin Günaltay --- Tarih-i Edyan
Ø Hilmi Ömer Budda --- Dinler Tarihi
Ø Ömer Rıza Doğrul --- Yeryüzünde Dinler Tarihi
Ø Annamarie Schimmel --- Dinler Tarihine Giriş
5.2. Batının Yaptığı Çalışmalar
2. Batıda dinler tarihi ilk defa yüzünü Batı Avrupa’da göstermiş ve 19.
yüzyılın sonlarına doğru İsviçre, Hollanda ve Belçika Üniversitelerinde Dinler Tarihi Kürsüleri kurulmuştur.
3. Bazı Avrupa ülkelerinin laikleşmesiyle
beraber dini konuların öğretilmesi ve araştırılması kiliseden alınarak bilime verilmiştir. Bu gelişme dinler tarihi çalışmalarına hız vermiştir.
Bu anlamda önemli çalışmalara yapan bazı müellifler:
Max Muller – Mircea Eliade – Feurbach – Rudolf Otto –
Rafaele Pettazzani
4. Katolik kiliseleri din ile alakalı bilgi hakimiyetini
ve halk nezdinde itibarını kaybetmemek adına dinler tarihi
kürsilerine ve bu alanda ki akademik çalışmalara en sert tepkiyi ve muhalefeti gösteren kilise olmuştur.
5. Batıda dinleri inceleme konusu yapan ilk tabir «Dinler Bilimi» olmuştur. Fakat bu
tabir çatısı altında yapılan çalışmalar akademik alanda çok genel ve iddialı bulunmuş olması
nedeniyle dinleri daha objektif ve
tasviri olarak incelemesini amaçlayan «Dinler Tarihi» tabiri kullanılmaya başlandı. Fakat bu tabirinde katı bir tarihçi mantığıyla araştırma yapması başka bir kavram arayışına girilmesine sebebiyet verdi. Bu anlamda dinler hakkında hem katı bir tarihçi anlayışıyla araştırmasını yapıp bilgi
veren hem de dini duygu, yaşantı, tutum ve tavırları ele almayı amaçlayan
«Karşılaştırmalı Dinler Tarihi» tabiri
kullanılmıştır.
6. Batı her zaman katı din
tarihçiliğinden kaçmaya çalışmış
ve bu anlamda bu mantık çatısı altında çalışmalar yapan bütün kavramlardan uzak
kalmıştır. Bu anlamda en yakın kaldığı kavramlardan bir tanesi «Din Fenomenolojisi» olmuştur.
NOT: Din Fenomenolojisi, dinin tarih boyutundan daha
çok dinin derin anlamını yakalamaya çalışır. Bu nedenle de herhangi bir konuyu
bir yargıya varmadan betimler.
7. Dünyanın çeşitli bölgelerinde sömürgeleri ve yoğun
ticari ilişkileri bulunan Avrupa Devletleri,
kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde doğu
dilleri, kültürleri ve dinleri konusunda uzmanlardan yardım isteyerek sömürdüğü halkların üzerinde daha kolay
hakimiyet kurmuşlardır. Bu kısım Dinler Tarihi
çalışmalarının başka amaçlarda kullanıldığı kısımdır.
NOT: Dinler tarihi alanındaki çalışmaları bu anlamda
sömürgeci zihniyetle kullanmaya çalışanlar Avrupa da kurulan dinler tarihi
kürsülerini destekleyenler olmuştur.
8. Batıda İslam adına yapılan dinler tarihi çalışmaları daha çok taraflı ve ön yargılı olması
nedeniyle her zaman İslam’a karşı bakış
açısı dar zihniyette olmuş ve İslam’ı anlamaya çalışmak yerine yermek
anlayışında gerçekleşmiştir.
6- DİNLERİ
ÖĞRENMENİN İSLAM AÇISINDAN ÖNEMİ
1. Kur’ân’da Allah katında tek geçerli dinin İslam olduğu söylenmiş aynı
zamanda diğer dinlerin varlığı bir olgu olarak kabul edilmiştir ve bu dinlere
mensup insanların yapmış olduğu kötü davranışlar yerilmiş iyi davranışlar ise
övülmüştür. Buna binaen Müslümanlar da Kur'an'dan hareketle ehl-i kitabın düştüğü hatalara düşmemek için onların dinlerini ve
tarihlerini tanımaya yönelmişlerdir.
2. Kur’ân
da yer alan ehl-i kitap ile ilgili ayetleri Müslümanların daha iyi
anlayabilmesi için Dinler tarihi ayrı bir önem arz eder. Mesela Medeni ayetler
ağırlıklı olarak ehl-i kitapla alakalı olan ayetlerdir ve bu ayetlerde ehl-i kitabın
düştüğü hatalar ya da onlar ile ilgili ibret verici kıssalar anlatılır. Söz
konusu hatalar da düzeltilerek Allah’ın birliğine dayalı inanç öğretileri
Müslümanlara öğretilir. ÖRNEK: Bakara Suresi
65 ve 66. ayetler
3. İslam’a karışmış olan hurafeler kolayca
tespit edilir.
4. Diğer din mensuplarıyla sağlıklı iletişim
kurulur. Böylece İslam, diğer din
mensuplarına daha iyi anlatılır ve bu şekilde din hizmetleri daha verimli hala gelir.
NOT: İlk zamanlarda diğer dinleri
öğrenme konusunda ve buna bağlı olarak dinler tarihi ile ilgili çalışmalar
Hristiyanlığın çoğunlukta olduğu Batıda hoş
karşılanmıyordu. Çünkü bu dönemde ki Hristiyan
din adamlarından bazıları diğer dinler ile alakalı bilgilerin alınmasını gereksiz görüyordu. Bu düşüncelerini de diğer dinlerin bozulmuş ve batıl olmasına
bağlıyorlardı. Fakat zamanla kilise bu düşünceyi
değiştirdi. Düşüncenin değişmesiyle Hristiyan ilahiyatçılar dinler tarihi çalışmalarına
önem verdiler. Bu düşünce değişikliğinin temelinde ise Hristiyanlığın mutlak hakikatini ortaya koyma ve Hristiyanlığı diğer dinler
arasında yayma fikriyatı mevcuttur.
7- DİNLERİN COĞRAFİK DAĞILIMI
7.1- İslam
1- Dünya üzerinde 1.5 Milyar nüfusa sahiptir.
2- Başta Ortadoğu olmak
üzere Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarında İslam dini bulunmaktadır.
3- Genel anlamda İslam,
Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün Peygamberlerin anlattığı vahiyle tekrar
edilen Allah’ın insanlar için uygun gördüğü inanç sistemidir. Özel Anlam da ise Miladi 7.
yüzyılın başlarında Hz. Muhammed’e vahyedilen dinin adıdır.
4- İslam öğretisine göre İslam hem ilk hem de son
dindir.
7.2-
Yahudilik
1- Dünya üzerinde 20 Milyon nüfusa sahiptir.
2- İsrail ve Amerika Ülkeleri
Yahudi nüfusunun yoğunlukta olduğu yerlerdir.
3- Yahudi dini, MÖ 13. yüzyılda ortaya çıkmıştır ve Yahudiler tarihlerinde birçok defa sürgün edilmiştirler.
7.3-
Hristiyanlık
1- Hristiyanlar Dünya üzerinde 2.2 Milyar nüfusa sahiptir.
2- Avrupa Kıtası Hristiyan
nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bunun haricinde Kuzey Amerika nüfusunun büyük
kısmı, Güney Amerika’nın kıyı kesimleri, Avustralya
nüfusunun büyük kısmı Hristiyanlardan oluşmaktadır. Bunlar haricinde de Afrika ve Asya kıtalarında da
hatrı sayılır Hristiyan nüfusu bulunmaktadır.
3- Hz. İsa’dan sonra Pavlus tarafından
şekillenip Filistin
tarafında ortaya çıkmıştır. MS. 1 Yüz yıla
kökeni dayanır.
7.4- Sihizm
1- Dünya üzerinde 25 Milyon nüfusa sahiptir.
2- Hindistan Penjab Bölgesinde sihistler yaygındır.
3- Sihizm, MS 15. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmıştır.
7.5- Hinduizm
1- Dünya üzerinde 700 Milyon nüfusa sahiptir.
2- Hindistan
(Nüfusun %80’i), Pakistan, Bangladeş, Nepal ve Endonezya ülkelerinde yoğun Hindu nüfusu bulunur.
7.6- Budizm
1- Dünya üzerinde 500 Milyon nüfusa sahiptir.
2. Budist Nüfusu, Hindistan, Çin,
Tayland, Japonya, Burma (Myanmar), Seylan, Vietnam, Singapur, Tayvan, Tibet ve
Kore gibi Güney Asya ve Uzak Doğu ülkelerinde
çoğunluktadır.
3- Budizm MÖ 6. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmış ve YAYILMACI bir karaktere sahiptir.
7.7-
Konfüçyanizm
1- Dünya üzerinde 350 Milyon nüfusa sahiptir.
2- Çin, Konfüçyanist nüfusunun en yoğun olduğu yerdir. Onun haricinde Kore, Vietnam, Tayland, Tayvan ve Japonya gibi yerlerde de Konfüçyanist nüfus mevcuttur.
3- 1912 yılına kadar
Konfüçyanizm Çin’in resmi dini olarak kabul edilmiştir.
4- Konfüçyanizm, MÖ 6. yüzyılda
Çin’de ortaya çıkmıştır.
7.8-
Mecusilik
1- Dünya üzerinde 150 Bin nüfusa sahiptir.
2- Mecusi nüfusun çoğunluğu İran ve Hindistan’ın
Bombay bölgesinde bulunurken Afganistan, ABD, Kanada ve Azerbaycan ülkelerinde Mecusi nüfusu fazladır.
3- Mecusilik, MÖ 6. yüzyılda İran’da ortaya çıkmıştır.
7.9- Taoizm
1- Dünya üzerinde 20 Milyon nüfusa sahiptir.
2- Taoist nüfusun çoğunluğu Çin’de bulunurken Tayvan, Hong Kong, Kore, Japonya ve Vietnam gibi ülkeler de de taoist nüfus bir hayli fazladır.
3- Taoizm, MÖ 6. yüzyılda Çin’de ortaya çıkmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder