Ana içeriğe atla

DİNLER TARİHİNE GİRİŞ

İMAM HATİP DERSLERİM

DİNLER TARİHİNE GİRİŞ

1- DİNİN TANIMI

1. Geçmişten günümüze kadar din ile ilgili dinin yapısından ve dine farklı yaklaşımlardan kaynaklanan birbirinden farklı birçok tanım yapılmıştır.

2. Dine yapılan bütün tanımlarda yer alan ortak düşünce şudur;

«Zihnin kabul ettiği bir üstün güç veya güçler vardır. Bu üstün güce veya güçlere sınırsız teslimiyet ve kalbi bağlılık mevcuttur. Bu sınırsız teslimiyet ve kalbi bağlılığın getirmiş olduğu sorumluluklar mevcuttur. Örnek: İbadetler vb.»

1.1- Kur’ân-ı Kerim de Din Kavramı

1. Arapça da din kelimesi yaratıcının emir ve hakimiyeti, kulun itaat ve teslimiyet ile oluşan karşılıklı ilişkisini ifade eder

2. Kur’ân’da din kavramı farklı yerlerde ve anlamlarda 95 defa geçmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır;

SORUMLULUK  (HAC SURESİ 78.AYET) 
ÖRF VE ADET (MÜ’MİNUN SURESİ 26.AYET)
KANUN VE KURALLAR (YUSUF SURESİ 76.AYET) 
KULLUK VE İTAAT (AL İMRAN SURESİ 3.AYET VE ZÜMER SURESİ 2.AYET)
 İNANÇ VE İBADETLER (KAFİRUN SURESİ 6.AYET VE BAKARA SURESİ 131. VE 132.AYET)

3. Kur’ân-ı Kerim de din kelimesinin çoğulu olan «edyan» kelimesi hiç geçmemektedir.

4. Kur’ân-ı Kerim de İslam dışında başka dinler anlatılmaz. İslam dışındaki dinlerin isimlerinin Kur’ân’da kullanım amacı o dinlere mensup kimseleri ve onların İslam’a karşı konumlarını ifade etmek içindir.

Örnek: Kur’ân’da geçen Yahudi kelimesi dini ifade etmek için değil onun mensuplarından bahsetmek ya da onların yaşadığı olay üzerinden Müslümanlara ders vermek içindir.

5. Kur’ân’da ki din lafzı ile kastedilen din iki çeşittir. Bunlar;

ü    Mutlak Din: Kur’ân’ın Allah’a izafe ettiği, bütün peygamberlerin anlattığı, belirli usul ve kaideleri olan, zamana ve mekâna göre özünde değişkenlik göstermeyen dine denir.

v    Bu din çeşidi Kur’ân’da ed-dîn, ed-dînu’l kayyım, dînu’l kayyıme, ed- dînu’l halis, dînu’l hak ve dînullah kavramları ile karşılanır.

v    Söz konusu bu kavramlar Kur’ân-ı Kerim de özel anlam da İslam manasında kullanılmıştır.

Örnek: Al İmran 19; «Allah katında ki tek hak din İslam’dır «

ü    Değişken Din: İnsanların algılayışına ve belirlemesine göre yaşama geçirilmiş olan kişi ve toplumlara göre değişkenlik gösteren dindir.

v    Bu din Kur’ân’da din kavramı ile zikredilir.

v    Bu kavram Kur’ân’da genel anlamında kullanılarak İslam dışı bütün dinler kastedilmiştir.

v    Değişken olan dinin oluşumu iki şekildedir;

                  Allah tarafından hak din olarak indirilmiştir fakat insanların anlayışına göre değiştirilerek bozulmuştur.

                  Allah tarafından gönderilmemiş ve insanlar tarafından düzenlenmiştir.

Örnek: Al İmran 85: «Kim İslam’dan başka din seçerse bu ondan kabul edilmeyecektir.

1.2- İslam Alimlerinin Din Tanımları

Cürcani

Din, akıl sahiplerini peygamberlerin bildirdiği şeyleri kabule çağıran ilahi bir düzenlemedir.

Tehanevî

Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle halde salaha, ahirette felaha sevk eder.

Ömer Nasuhi Bilmen

Din, Allah’ın bir kanunudur ki bunu peygamberler vasıtasıyla insanlara lütuf ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun insanları hayra götürür. İnsanlar bu ilahi kanun hükümlerine kendi tercihleriyle uyarlarsa doğru yolu bulmuş, hidayete ulaşmıştır demektir.

Muhammed İkbal

Din, inanç olarak içtenlikle kabul edildiği ve tam manasıyla kavrandığı takdirde, karakter ve kişiliği büsbütün değiştirebilecek güçlü bir genel hakikatler sistemidir.

Bu tanımlara göre deriz ki;

Ø    İlk dönem İslam Alimleri dini tanımlarken Kur’ân’a ve İslam İnanç Esaslarına bağlı kalmışlardır.

Ø    İlk dönem İslam Alimlerinin dini tanımlamalarında genel mana şu şekildedir;

«Din, ilahi kaynaklı olan, aklı ve özgür iradeyi hedef alan ve insana her zaman hayra sevk eden ilahi sistemdir. «

Ø    Günümüz İslam Alimleri dini tanımlarken İlk dönem İslam Alimlerinin dikkat ettiği Kur’ân ve İslam inançları sistemi yanında toplumsal hayata da önem vermiştir. Bu anlam da ilk dönem alimlerinin tanımları gibi iman amel döngüsü içinde değil hayatın bütün alanlarını kapsamıştır.

NOT: İlk Dönem ve Günümüz İslam Alimlerinin dini tanımlamalarına baktığımız zaman 3 husus dikkat çekmektedir. Bunlar:

Ø    Dinin Kaynağı Allah’tır

Ø    Din Vahiy Kaynaklıdır

Ø    Din hem dünya hem de ahiret ile ilişkilidir.

1.3-Batılı Din Bilimcilere Göre Din Tanımları

Max Müller

Din; insanın sonsuzu kavramasını sağlayan, akıl ve mantığa tabi olmayan zihni bir meleke veya yetenektir.

Rudolf Otto

Din; insanın kutsal saydığı şeylerle olan ilişkisidir.

Feurbach

Din; dua, kurban ve inançla kendini gösteren arzudur.

Mircea Eliade

Din; hayatın anlamını veren, öte dünya arayışını sağlayan ve model ortaya koyan bir tecrübedir.

Bu tanımlara göre deriz ki;

1. Batıda farklı disiplin alanlarında çalışmalar yapan birçok bilim adamı kendi çalışma alanına göre din tanımlamaları yapmışlardır. Fakat yapılan bu tanımlamalar dinin sadece teolojik gibi, ahlak gibi, felsefi gibi, psikolojik gibi ve sosyolojik gibi bir yönünü ele alarak yapılan tanımlar olması nedeniyle dinin mahiyetini tam olarak ortaya koymada yetersiz kalmıştır.

2. Batılı Din Bilimcilerinin yapmış olduğu tanımlarda Tanrı, yüce varlık, kutsal kavramı, inanç, zihni meleke, mutlak itaat duygusu, arzu, toplumsal değerler bilinci gibi hususlar ön plana çıkmaktadır.

3- Batıda yer alan din tanımlarında dinin genellikle kamusal alandan el çektirilmesine çalışılırken, İslam dünyasındaki din tanımlarında toplumsal hayata eğilim daha fazladır. Bunun nedeni Din olgusu, batıda sevgi ve inanca indirgenmeye çalışılıp sadece vicdanda yaşatılması için çaba sarfedilirken, İslam dünyasında Din, hayatın bütünü içine alınmaya çalışılmıştır.

1.4-Bazı Disiplinlere Göre Din Tanımları

Teolojik Tanımlar

-Din, Tanrı’ya imandır.            

-Din, manevi varlıklara imandır.

Sosyolojik Tanımlar

-Din, değerlerin muhafazasıdır.                    

Felsefi Tanımlar

-Din, sonsuz bir ilgidir.                         

-Din, beşerî bir yansıtmadır.

Psikolojik Tanımlar

-Din, derin manevi tecrübenin bir türüdür.

Ahlaki Tanımlar

-Din, iyi bir hayata götüren vesiledir.

-Din, duyguyla karışık ahlaktır.

2- KURUMSAL BİR YAPI OLARAK DİN

1. Din dinamik bir yapıya sahiptir. Dinin değişmeyen yanları kadar içtihad gibi değişen yanları mevcuttur ve sürekli gelişim halindedir. Bu Sebeple;

ü    Din olgusunun peygamberi veya din kurucusu vefat ettikten sonra varlığını sürdürebilmesi, başka gruplara yayılabilmesi ve kendi inananlarını bir arada tutabilmesi için kurumsallaşması şarttır.

2. Bir dinin kurumsal bir yapıya dönüşebilmesi için inanç ve ritüel şekillerinin belirlenmesi ve kutsal metinlerinin derlenmesi gibi faaliyetlerin gerekmektedir.

3. Kurumsal bir yapı olarak din içerisinde şu unsurları almalıdır;

Ayin - İbadet - Hukuk - İnanç - Sanat - Gelenek - Yorum

5. Kurumsal bir yapı olarak dinin tanımının dinin özünü oluşturan unsurlar ( 1- Allah Yüce Varlık 2- İnanç, ibadet, ahlak ve muamelat 3- Mutlak itaat duygusu 4- Akıl ve irade 5- Toplumsal Değerler Bilinci) dikkate alındığında şu şekilde yapılabilir;

Ø    Din, insanların mutlu bir hayat sürmesini amaçlayan Tanrı’nın veya din kurucularının kutsal kitaplarda yer alan sözlerinden, insanların bu amacın gerçekleşmesi için yaptıkları davranışlardan ve oluşturdukları kurumlardan meydana gelen bir sistemdir.

Ø    Din, ferdi ve içtimai yanı bulunan, fikir tatbikat açısından sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşama tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan kurumdur.

3- DİNİN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

1.  Din ve onun ile beraber gelen en temel sorular insanoğlunun yaratılıştan itibaren kendisi ile getirdiği fıtri bir duygudur. Bu sorulara en doğru cevabı din verir.

2.  İnsan, dinin kendisine sunduğu kendisini yaratan, kontrol eden ve bir gün hesaba çekeceğine inandığı aşkın bir varlığa inandığı için sadece kendi menfaatlerini gözetmeden sosyal ve doğal çevreyle uyum içinde yaşar.

3.  Din, insanın sığınma, güvenme ve yakarma duygularını karşılar. Böylece insan düştüğü yalnızlık ve çaresizlik içinde ümitvari bir hal alır ve yaptığı yanlışlıklar nedeniyle içine düştüğü vicdan azabını hafifletecek ve kendini affettirecek bir güce olan ihtiyacı karşılar.

4.  Din, insanın vicdan duygusunu harekete geçirerek insanı kötülükten alıkoymaya ve iyiliğe teşvik etmeye çalışarak hukuki ve ahlaki ilkeler ortaya koyar. Böylece toplumsal yapının tesisini ve devamını sağlar.

4- DİNLER TARİHİNİN TANIMI, KONUSU VE METODU

TANIMI: Tüm Dinlerin tarihini, inanç, ibadet ve ahlak sistemlerini ve dini kurumlarını inceleyen bilim dalıdır.

KONUSU: Mensubu olan veya olmayan, geçmişte yaşamış veya günümüzde yaşayan bütün dinler

METODU:1. Dinler mukayese edilirken hak, batıl, doğru, yanlış veya üstünlük bakımından değerlendirmeye tabi tutmaz

2. Dinleri tarafsız bir şekilde (duygulardan ve önyargılardan bağımsız) oldukları gibi betimleyici bir yöntemle inceler.

5. DİNLER TARİHİNİN TEMEL KAYNAKLARI

5.1. Müslüman Alemin Yaptığı Çalışmalar

1. Kur’ân-ı Kerim’de Hristiyanlar, Yahudiler, Sabiîler ve Mecusilerden söz edilmesi Müslümanlar alimleri diğer dinler ve inançları konusunda araştırma yapmaya ve bu alanda eserler yazmaya yönlendirmiştir. Müslüman alimlerin bu alanda yazmış olduğu başlıca bazı eserler şunlardır;

HİCRİ İLK ASIR

İslam dünyasında diğer dinler ile alakalı ilk çalışmalar Hicri ilk asırda başlamıştır. Bu dönemin ilk mahsulü olan eserler «el-Fırak» ve «er-Redd» tarzı çalışmalardır. Bu eserler dinleri tarafsız olarak ele almadığı için modern Dinler Tarihinin amaç ve metotlarına aykırıdır. Bu eserlerden önemli olanları;

§     Gazzâli --- er-Reddû’l-Cemîl

§     Abdulkahir el-Bağdadi --- el Fark Beyne’l-Fırak

OBJEKTİF OLMAYI BECEREBİLEN ESERLER;

§     Bîruni --- Tahkîku Mâli’l-Hind

(Hinduizm konusunda tarafsız ele alınmış eserdir)

§     Ebu’l-Meâli Muhammed bin Ubeydullah --- Beyânu’l -Edyan

H. İLK ASIR SONRASI

Sonraki dönemlerde din çalışmaları «el-milel ve’n-nihal» tarzına dönüşmüştür. Bu tarzda vahye dayanan dinler için «milel» diğer dinler için ise «nihal» kavramları kullanılmıştır. Bu eserler;

§     Şehristanî --- el-Milel ve’n Nihal

(Mukayeseli Dinler Tarihi Çalışmalarının İlki kabul edilir.

§     İbn Hazm --- Kitâbu’l-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehvâi ve’n Nihel

NOT: Osmanlı’da Tanzimat Dönemine kadar «el-milel ve’n nihal» ile «Kısas-ı Enbiya» tarzı eserler ve bunların tercümeleri ön planda olmuştur.

19. YY İKİNCİ YARISINDAN İTİBAREN

İslam dünyasında dinler tarihi 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren modernleşme hareketinin etkisiyle de eğitim kurumlarında yer almaya ve bu anlamda eserler vermeye başlamıştır. Bu eserler;

Ø    Şemseddin Sami --- Esatir

(Cumhuriyet Öncesi Dinler Tarihi ile ilgili ele alınmış ilk eserdir ve adının Kur’ân’da geçen ve «Eskilerin Masalları» anlamına gelen «Esâtiru’l-Evvelîn» ifadesinden alır.)

Ø    Ahmet Mithat Efendi --- Tarih-i Edyan

Ø    Ahmet Mithat Efendi --- Tarih-i Edyan

Ø    Es’ad Efendi --- Tarih-i Edyan

Ø    M. Şemsettin Günaltay --- Tarih-i Edyan

Ø    Hilmi Ömer Budda --- Dinler Tarihi

Ø    Ömer Rıza Doğrul --- Yeryüzünde Dinler Tarihi

Ø    Annamarie Schimmel --- Dinler Tarihine Giriş

5.2. Batının Yaptığı Çalışmalar

2.  Batıda dinler tarihi ilk defa yüzünü Batı Avrupa’da göstermiş ve 19. yüzyılın sonlarına doğru İsviçre, Hollanda ve Belçika Üniversitelerinde Dinler Tarihi Kürsüleri kurulmuştur.

3. Bazı Avrupa ülkelerinin laikleşmesiyle beraber dini konuların öğretilmesi ve araştırılması kiliseden alınarak bilime verilmiştir. Bu gelişme dinler tarihi çalışmalarına hız vermiştir. Bu anlamda önemli çalışmalara yapan bazı müellifler:

Max Muller – Mircea Eliade – Feurbach – Rudolf Otto – Rafaele Pettazzani

4.  Katolik kiliseleri din ile alakalı bilgi hakimiyetini ve halk nezdinde itibarını kaybetmemek adına dinler tarihi kürsilerine ve bu alanda ki akademik çalışmalara en sert tepkiyi ve muhalefeti gösteren kilise olmuştur.

5. Batıda dinleri inceleme konusu yapan ilk tabir «Dinler Bilimi» olmuştur. Fakat bu tabir çatısı altında yapılan çalışmalar akademik alanda çok genel ve iddialı bulunmuş olması nedeniyle dinleri daha objektif ve tasviri olarak incelemesini amaçlayan «Dinler Tarihi» tabiri kullanılmaya başlandı. Fakat bu tabirinde katı bir tarihçi mantığıyla araştırma yapması başka bir kavram arayışına girilmesine sebebiyet verdi. Bu anlamda dinler hakkında hem katı bir tarihçi anlayışıyla araştırmasını yapıp bilgi veren hem de dini duygu, yaşantı, tutum ve tavırları ele almayı amaçlayan «Karşılaştırmalı Dinler Tarihi» tabiri kullanılmıştır.

6. Batı her zaman katı din tarihçiliğinden kaçmaya çalışmış ve bu anlamda bu mantık çatısı altında çalışmalar yapan bütün kavramlardan uzak kalmıştır. Bu anlamda en yakın kaldığı kavramlardan bir tanesi «Din Fenomenolojisi» olmuştur.

NOT: Din Fenomenolojisi, dinin tarih boyutundan daha çok dinin derin anlamını yakalamaya çalışır. Bu nedenle de herhangi bir konuyu bir yargıya varmadan betimler.

7. Dünyanın çeşitli bölgelerinde sömürgeleri ve yoğun ticari ilişkileri bulunan Avrupa Devletleri, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde doğu dilleri, kültürleri ve dinleri konusunda uzmanlardan yardım isteyerek sömürdüğü halkların üzerinde daha kolay hakimiyet kurmuşlardır. Bu kısım Dinler Tarihi çalışmalarının başka amaçlarda kullanıldığı kısımdır.

NOT: Dinler tarihi alanındaki çalışmaları bu anlamda sömürgeci zihniyetle kullanmaya çalışanlar Avrupa da kurulan dinler tarihi kürsülerini destekleyenler olmuştur.

8. Batıda İslam adına yapılan dinler tarihi çalışmaları daha çok taraflı ve ön yargılı olması nedeniyle her zaman İslam’a karşı bakış açısı dar zihniyette olmuş ve İslam’ı anlamaya çalışmak yerine yermek anlayışında gerçekleşmiştir.

6- DİNLERİ ÖĞRENMENİN İSLAM AÇISINDAN ÖNEMİ

1.    Kur’ân’da Allah katında tek geçerli dinin İslam olduğu söylenmiş aynı zamanda diğer dinlerin varlığı bir olgu olarak kabul edilmiştir ve bu dinlere mensup insanların yapmış olduğu kötü davranışlar yerilmiş iyi davranışlar ise övülmüştür. Buna binaen Müslümanlar da Kur'an'dan hareketle ehl-i kitabın düştüğü hatalara düşmemek için onların dinlerini ve tarihlerini tanımaya yönelmişlerdir

2.       Kur’ân da yer alan ehl-i kitap ile ilgili ayetleri Müslümanların daha iyi anlayabilmesi için Dinler tarihi ayrı bir önem arz eder. Mesela Medeni ayetler ağırlıklı olarak ehl-i kitapla alakalı olan ayetlerdir ve bu ayetlerde ehl-i kitabın düştüğü hatalar ya da onlar ile ilgili ibret verici kıssalar anlatılır. Söz konusu hatalar da düzeltilerek Allah’ın birliğine dayalı inanç öğretileri Müslümanlara öğretilir. ÖRNEK: Bakara Suresi 65 ve 66. ayetler

3.    İslam’a karışmış olan hurafeler kolayca tespit edilir.

4.   Diğer din mensuplarıyla sağlıklı iletişim kurulur. Böylece İslam, diğer din mensuplarına daha iyi anlatılır ve bu şekilde din hizmetleri daha verimli hala gelir.

NOT: İlk zamanlarda diğer dinleri öğrenme konusunda ve buna bağlı olarak dinler tarihi ile ilgili çalışmalar Hristiyanlığın çoğunlukta olduğu Batıda hoş karşılanmıyordu. Çünkü bu dönemde ki Hristiyan din adamlarından bazıları diğer dinler ile alakalı bilgilerin alınmasını gereksiz görüyordu. Bu düşüncelerini de diğer dinlerin bozulmuş ve batıl olmasına bağlıyorlardı. Fakat zamanla kilise bu düşünceyi değiştirdi. Düşüncenin değişmesiyle Hristiyan ilahiyatçılar dinler tarihi çalışmalarına önem verdiler. Bu düşünce değişikliğinin temelinde ise Hristiyanlığın mutlak hakikatini ortaya koyma ve Hristiyanlığı diğer dinler arasında yayma fikriyatı mevcuttur.

 7- DİNLERİN COĞRAFİK DAĞILIMI

7.1- İslam

1- Dünya üzerinde 1.5 Milyar nüfusa sahiptir.

2- Başta Ortadoğu olmak üzere Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarında İslam dini bulunmaktadır.

3- Genel anlamda İslam, Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün Peygamberlerin anlattığı vahiyle tekrar edilen Allah’ın insanlar için uygun gördüğü inanç sistemidir. Özel Anlam da ise Miladi 7. yüzyılın başlarında Hz. Muhammed’e vahyedilen dinin adıdır.

4- İslam öğretisine göre İslam hem ilk hem de son dindir.

7.2- Yahudilik

1- Dünya üzerinde 20 Milyon nüfusa sahiptir.

2- İsrail ve Amerika Ülkeleri Yahudi nüfusunun yoğunlukta olduğu yerlerdir.

3- Yahudi dini, MÖ 13. yüzyılda ortaya çıkmıştır ve Yahudiler tarihlerinde birçok defa sürgün edilmiştirler.

7.3- Hristiyanlık

1- Hristiyanlar Dünya üzerinde 2.2 Milyar nüfusa sahiptir.

2- Avrupa Kıtası Hristiyan nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bunun haricinde Kuzey Amerika nüfusunun büyük kısmı, Güney Amerika’nın kıyı kesimleri, Avustralya nüfusunun büyük kısmı Hristiyanlardan oluşmaktadır. Bunlar haricinde de Afrika ve Asya kıtalarında da hatrı sayılır Hristiyan nüfusu bulunmaktadır.

3- Hz. İsa’dan sonra Pavlus tarafından şekillenip Filistin tarafında ortaya çıkmıştır. MS. 1 Yüz yıla kökeni dayanır.

7.4- Sihizm

1- Dünya üzerinde 25 Milyon nüfusa sahiptir.

2- Hindistan Penjab Bölgesinde sihistler yaygındır.

3- Sihizm, MS 15. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmıştır.

7.5- Hinduizm

1- Dünya üzerinde 700 Milyon nüfusa sahiptir.

2- Hindistan (Nüfusun %80’i), Pakistan, Bangladeş, Nepal ve Endonezya ülkelerinde yoğun Hindu nüfusu bulunur.

7.6- Budizm

1- Dünya üzerinde 500 Milyon nüfusa sahiptir.

2. Budist Nüfusu, Hindistan, Çin, Tayland, Japonya, Burma (Myanmar), Seylan, Vietnam, Singapur, Tayvan, Tibet ve Kore gibi Güney Asya ve Uzak Doğu ülkelerinde çoğunluktadır.

3- Budizm MÖ 6. yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmış ve YAYILMACI bir karaktere sahiptir.

7.7- Konfüçyanizm

1- Dünya üzerinde 350 Milyon nüfusa sahiptir.

2- Çin, Konfüçyanist nüfusunun en yoğun olduğu yerdir. Onun haricinde Kore, Vietnam, Tayland, Tayvan ve Japonya gibi yerlerde de Konfüçyanist nüfus mevcuttur.

3- 1912 yılına kadar Konfüçyanizm Çin’in resmi dini olarak kabul edilmiştir.

4- Konfüçyanizm, MÖ 6. yüzyılda Çin’de ortaya çıkmıştır.

7.8- Mecusilik

1- Dünya üzerinde 150 Bin nüfusa sahiptir.

2- Mecusi nüfusun çoğunluğu İran ve Hindistan’ın Bombay bölgesinde bulunurken Afganistan, ABD, Kanada ve Azerbaycan ülkelerinde Mecusi nüfusu fazladır.

3- Mecusilik, MÖ 6. yüzyılda İran’da ortaya çıkmıştır.

7.9- Taoizm

1- Dünya üzerinde 20 Milyon nüfusa sahiptir.

2- Taoist nüfusun çoğunluğu Çin’de bulunurken Tayvan, Hong Kong, Kore, Japonya ve Vietnam gibi ülkeler de de taoist nüfus bir hayli fazladır.

3- Taoizm, MÖ 6. yüzyılda Çin’de ortaya çıkmıştır.

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

İMAN VE İSLAM

 İMAN VE İSLAM Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet 1.                Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı inancımızı ifade ettiğimiz ve inancın özü olarak nitelendirilen ifadelere   “ Kelime-i Tevhid”  ve “Kelime-i Şehadet” ismi verilir.  Şayet bir kimse bu sözleri kalben söylerse (dil ve kalp) Müslüman olur. Kelime-i Tevhid 1.                “La İlahe illallah. Muhammedun Rasulullah. (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Rasulüdür)”   ifadesi kelime-i tevhid deyince anlaşılan lafızlardır. Bu sözü söylemiş olan kimse  Allah’ın tek ilah olduğunu ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu   kabul etmiştir. 2.                İslam dini, tevhid dinidir;   tek olan Allah’a inanç duyma dinidir.   Tevhid ’in zıddı ise şirktir.   Şirk, Allah’ı ortak koşmak manasına gelmektedir.  3.                Müslümanlar şirkten uzak durmalıdırlar ki bunun için   kelime-i tevhid-i sık sık tekrar etmeliler ve hayatlarına tatbik etmelidirler;   Yüce Allah’ın var olduğunu, bir olduğunu ve her şeyin

İBADET VE İNSAN

İBADET VE İNSAN 1.                İmanın Göstergesi İbadet 1-               İnanmak ve tasdik etmek manasına gelen  iman etmek,  Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere (hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine) inanmak  manasına gelmektedir.  2-               Teslim olmak manasına gelen   ibadet,  Allah’a kul olmak   demektir. 3-               Kainattaki bütün varlıkların var olma sebebi Allah’tır.   Yani bütün varlıklar, varoluşlarını Allah’a borçludurlar.  O halde onlarda sonsuz bir bağlılıkla Allah’a itaat etmelidirler.  Bu hususta Allah  “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa-sola dönmektedir”  buyurmaktadır.  4-               Dünyada var olan her bir varlığın bir amacı vardır.   Bu hususta Allah  “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık”  buyurmaktadır.  Bu canlılar içerisinde insan da vardır ki onun da dünyada bir görevi vardır.   Allah

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD (1. VE 2. HAFTA)

KUR'ÂN-I KERİM'İ DOĞRU VE GÜZEL OKUMA: TECVİD  HARFLERİN MAHREÇLERİNİN TELAFFUZU 1- Kur’ân-ı Kerim’in  kendine has usulü ve fonetiği  vardır. Buna uygun olarak okunması için ise  harflerin mahreçlerini tam ve doğru olarak telaffuz etmek  gerekir. Bu yüzden Müslümanlar, Kur’ân da harflerin mahreçleri hususunda ki eğitime önem vermişler ve  tashih-i huruf ismi verilen eğitim yöntemini  geliştirmişlerdir. 2- Tashih-i huruf dersi  fem-i muhsin  ismi verilen kişiden alınmalıdır. 3- Kur'ân harflerinin   mahreç bölgesi üçtür; Dil (diş/damak), Dudak, Boğaz. 4- Mahreç bölgelerinden boğaz,  kendi içerisinde boğazın ağza yakın olan kısmı (çıkan harfleri غ خ), boğazın orta kısmı (çıkan harfleri ح ع) ve boğazın ağza uzak olan kısmı (çıkan harfleri ا ه)  şeklinde 3 bölüme ayrılmaktadır. 5- Mahreç bölgelerinden olan  dudak bölgesinden ise üst ön dişlerin ucu ile alt dudağın içinin ısırılmasıyla ف, dudakların öne toplanmasıyla و, dudakların normal halindeyken kuvvetlice kapanmasıyla ب ve d