İMAM HATİP DERSLERİM
BAKARA SURESİ 1-5. AYETLER VE TEFSİRİ
Bakara Suresi;
1-
Mushaf’taki sırası 2, nüzul
sırası ise 87’dir.
2-
Adını
67-71. Ayetlerde anlatılan sığır kurban etme olayından
almaktadır.
3-
Ayet
sayısı 286 ayettir ve Abdullah ibn Mes’ûd’dan gelen
habere göre büyük bir kısmı hicretin ilk iki yılında olmak üzere
tamamı Medine’de nazil olmuştur.
الم
Elif – Lâm – Mîm
1-
İlk ayet 29 surenin başında bulunan huruf-i mukattaa’dır.
2-
Huruf-i Mukatta’lar Kur’ân da karşımıza 1-2-3-4 ve 5 harfli şekilde karşımıza çıkabilmektedir.
3-
Huruf-i Mukatta’nın tamamı 14 harften meydana gelir ve 13 farklı şekilde karşımıza çıkar.
4-
Huruf-i mukattaa’nın ne olduğu hususunda çeşitli rivayetler olup genel mahiyette Allah
ile Peygamber arasındaki gizli mesajlaşmalardır diyebiliriz.
ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ
هُدًى لِلْمُتَّقٖينَ
Bu kendisinden şüphe
olunmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.
1-
“el Kitap” kelimesi sözlükte “yazılı şey, yazı, mektup, mesaj, not, vesika ve akit gibi” manalara gelmektedir. Kur’ân-ı
Kerim de ise sözlük anlamı dışında toplam 245 yerde Kur’ân, Tevrat ve Levh-i Mahfuz anlamlarında kullanılmıştır.
Ayrıca bu kelime, Kur’ân’ın diğer
isimlerinden olup burada da Kur’ân manasında kullanılmıştır.
2-
Bu ayette dikkati çeken başka bir hususta
şudur; Allah, Bakara Suresinin nüzul zamanını dikkate
aldığımızda tamamlanmamış metnine kitap diye hitap etmiştir. Zemahşeri bunun sebebini şöyle
açıklamaktadır; Allah tamamını indirmeyi vaat etmesi sebebiyle henüz
tamamlanmamış vahyi için bu ifadeyi kullanmıştır.
3-
Ayette geçen “لَا
رَيْبَ فٖيهِ” ifadesi hem söz konusu vahyin
Allah’tan geldiği hususunda hem de takva sahibi kimseler için rehber olduğu
hususunda muhtemel şüpheleri ortadan kaldırmıştır.
4-
Ayette geçen takva sahipleri ise nefsini günaha götüren şeylerden koruyan ve Allah’ın emir ve
yasaklarına karşı gelmekten sakınan manasına gelmektedir. Bu kimseler Kur’ân’ı hayatında düstur edinirler.
اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ
وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Onlar gaybe inanırlar,
namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah
yolunda harcarlar
1-
Bu ayette dikkat çeken ve açıklamaya gerekli gördüğümüz 3 konu mevcuttur. Bunlar sırasıyla gayb, namaz ve infaktır.
2-
Gayb, fizik
veya fizik üstü olan, zahiri ve batıni duyuların dışında kalan ve akıl yoluyla
ne olduğu idrak edilemeyen şeydir. Bu tanımdan yola çıkarak diyebiliriz
ki gaybe, duyular ve akıl ile ulaşılamaz. Bu nedenle bu alanda bize bilgi
verebilecek kaynakta akıl ve duyular üstü vasfa
sahip olan vahiydir. Bu nedenle gayba iman etmek, vahye iman etmek demektir. Bu da mümin olmanın özelliklerindendir.
3-
Ayette üzerinde duracağımız ikinci konu ise namazdır. Peygamberliğin başından beri belirli vakitlerde kılınmakta olan namaz hicretten 1,5 yıl önce
miraçta 5 vakit olarak farz kılınmıştır. Allah, Nisa Suresi 63. ayet ile namazın farz olduğunu Müslümanlara
bildirmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed ise namazı
dinin direği olarak ve kulun
Allah’a en yakın olduğu hali secde hali olarak ifade etmiştir. Aynı zamanda buradan
yola çıkarak diyebiliriz ki secdeye Allah tarafından
ayrıca bir ehemmiyet
verilmiştir. Çünkü secde de itaat, boyun eğme ve
teslimiyet gibi duygular en düzeyde yaşanmaktadır.
Allah, namaz ile kudretini, azametini ve rahmetini insana nakşederek onu her türlü kötülükten ve fenalıktan alıkoyar
ki namazın bu özelliğini Ankebut Suresi 45.ayette ifade etmiştir. Bu, namazın insana
vermiş olduğu manevi temizliği ifade eder.
Ayrıca namaz, insanı şükretmeye, sabıra ve mücadeleye alıştırarak ruh sağlığı
bakımından da büyük anlam ifade eder. Namazın cemaatle kılınması da müminlerin aynı safta toplanması sayesinde birlik ve beraberlik
şuurunu pekiştirir.
4-
Ayette üzerinde duracağımız 3. Mesele ise infaktır. İnfak kelimesi kelime manası olarak “nafaka verme, besleme, geçindirme ve sarfetme” gibi manalara gelmektedir. Ayette geçen “ما” lafzı infakın sadece
mal ile değil ilimle, fikirle ve bedenen yapılan yardımlar ile de olacağını
ifade etmektedir.
Ayette buyurulan “و مما رزقناهم ينفقون”
buyruğu harcanacak malın tamamını değil sadece bir kısmını ifade eder. Ayette geçen “رزقناكم” ifadesi söz
konusu nafakanın başkasının malından değilde insanın kendi malından olması
gerektiğini ifade etmektedir.
Ayette geçen “ينفقون” ifadesi ise
nafaka olarak verilecek malın ihtiyaç gidermek maksadında olması gerektiğini
savunmaktadır. Buradan hareketle bazı
müfessirlerin dediği gibi diyebiliriz ki burada geçen infak, miktarı belli olan zekât değildir. Bir kimsenin hem ailesi hem
komşuları hem akrabaları hem de ihtiyaç sahipleri için yaptığı tüm
harcamalardır.
وَالَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا
اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Onlar sana indirilene
de senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete kesin olarak inanırlar.
1-
Allah bu ayette hem Hz. Muhammed’e hem de ondan önceki peygamberlere inanılması
gerektiğini ifade etmektedir. Çünkü gelmiş geçmiş bütün peygamberler İslam’ın birer mimarlarıdır ve her
peygamber kendi dönemlerinin şartlarına uygun bazı İslami esaslar getirmiştir. Son olarak da Hz. Muhammed ile İslam en mükemmel yapısına kavuşmuştur.
2-
Nasıl peygamberlere iman etmek şart ise ahirete de iman etmek iman şartlarındandır. Çünkü ahirete iman, bir
mükafat ya da ceza gününe inanmak yani insanların dünyada yapıp ettiklerine
karşılık Allah’ın karşısında sorguya çekileceklerine inanmak demektir. Bu şekilde de insan, iman duygusuyla yaptığı işlerde hukuki ve ahlaki bakımından kendini
zorlamaktadır.
Ayrıca ahirete iman, toplumlar arasında bağın sağlam hale gelmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü ahirete iman, adaletin, doğruluğun ve dürüstlüğüm güzel bir şey olduğunu zulmün,
haksızlığın ve kötülüğün ise çirkin bir şey olduğunu insanların kalplerine yerleştirir.
İnsanlar, bir gün Allah’a hesap vereceğim duygusu ile çirkin olan davranışlardan sakınırlar ve güzel olan davranışları
kendilerine düstur edinirler.
İnsan yaşadığı hayatı hangi seviyede yaşarsa
yaşasın mutlak birtakım zorluklarla ve sıkıntılarla karşı karşıya
gelir. Ahiret iman bu noktada devreye
girerek insanlara, hayatın bu zorluklarına karşı ümit ve yaşama
azmi içerisinde olması gerektiğini öğretir. İnsanlar da bu sayede başlarına gelen sıkıntılara karşı sabır gösterirler. Aksi halde hayatın sıkıntılara
karşı göğüs germek bir hayli zor bir iştir.
اُولٰئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ
وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
İşte onlar Rablerinden
(gelen) bir doğru yol üzerindedirler ve kurtuluşa erenlerde işte onlardır
1-
Bu ayet bize hidayete erişeceklerin ancak takva sahibi kimseler olacağını haber vermiştir. Yani yukarıdaki ayetlerin
ifadesi ile Kur’ân’ı rehber olarak kabul edenler; gaybe iman edenler,
namazı dosdoğru kılanlar, infakta bulunanlar, hem Hz. Muhammed’e hem de ondan
önce gönderilenlere inanlarda ve ahirete iman edenler kurtuluşa erecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder